25 Aralık 2010 Cumartesi

GEÇEN YIL

Bilgisayarda eski yazıları karıştırırken keah grubuna  gönderdiğim yazıyı buldum.2009 giderken yazmışım....

"Bir türlü bitmeyen ev işleri,çocukların dersleri, evdekilerin dertleri.
Bir türlü gerçekleşmeyen hayallerimiz.Bir türlü gelmeyen yarınlar…
Ya da yaptığımız güzel şeyler.Bitirdiğimiz işler.Biten dertler.Sonuçlanan olaylar.gezmeler,sohbetler…


İşte böyle 2009 da bitti.Tıpkı diğer yıllar gibi.2010 geldi.Bir de bakacağız ki oda bitmiş.Bitecek.

Güneş her zamanki kayıtsızlığı ile doğacak sessiz sedasız.
Batarken tüm görkemi ile büğüklüğünü ispatlayacak bize
O doyumsuz görüntü ile.

Yine yaz geceleri ay çıkacak.Romantik akşamların davetiyle.
Yağmur yağacak,belki kar tatili olacak okullar yeniden.
Yine bebekler doğacak yaşamın hiç durmadığı hastanelerde.Morga kaldırılan ölüler olacak.
Yeniden açacak çiçekler ve yeniden esecek lodos.Huzur verici havayla.İşte böyle devam edip gidecek her şey …."

20 Aralık 2010 Pazartesi

KIŞ YEMEKLERİ

Eminönü kuşları..
                        Tabiki Zeytin yağlı pırasa.Kimileri burun kıvırsa da pırasa en favori kış yemeklerinden biridir.
Manavda çarşı pazarda salına salına durur.Nedense pırasalar tezgahkara serilmez.Boylu boyunca yatırılmaz.Dizilir sıra sıra.Poşetlere konulurken , tek bıçak darbesi ile  yeşil saplarından ayrılır.
       İşte o pırasalar temizlenip de  doğrandıktan sonra iyice yıkanıp tencerede yerini alır.
       Üzerine bir baş kuru soğan doğranır.Küp küp.
       Bir havuç ince dilimlerle eklenir.1/2 yemek kaşığı salça.ve zeytinyağı.
       Tuz,şeker.Zeytin yağlı yemekleri sulu sevenler için bir bardak da su.Kısık ateşte sebzeler reklerini değiştirip yumuşayana kadar da pişirilir.
       Sonuç da kolay hızlı lezzetli besleyici sebze yemeği.Sonrası sana kalmış.Ama balıkla iyi gidiyor pırasa.
Bir akşam sofrası:
     Önden  çorba .Hangisi varsa.
     Ardından  hamsi.(ızgara)
     Sonra bol limonlu zeytinyağlı pırasa.
     Ekmek de mısır ekmeği.
     Kakaolu tahin helvası .....
İstanbul..
İşte size  uzun kış gecelerinde içini ısıtacak ,karnını tok tutacak,  bir akşam yemeği.

15 Aralık 2010 Çarşamba

YA HAYAT

Ve kara göründü.İşler yola girmeye başladı yavaş yavaş.....




Hayat ansızın ne de başitleşiyor insanın gözünde.
Tüm çabalar,koşuşturmalar ,kavgalar,heyecanlar
bitiveriyor ansızın.Rüya gibi geliyor.Bumuydu diyorsun!
Haberler:Savaşlar,kan davalılar,töre cinayetleri
cinnet geçerenler.Tüm 2.sayfa haberleri.
Boşa dökülen kanlar hepsi.(Eğitimle  2.sayfa haberlerinin olmadığı toplum yaratılır ama.....Bu konu için ayrı blog yapmalı......)



Bunlar için değermiydi diyor insan. Soğuk kanlı olabilmeli,kuş bakışı bakabilmeli hayata...
Herkese yer var bu düyada.


Resim sergileri gezmeli,kitap okumalı,sinemaya gitmeli,dağ tepe yürümeli....


Başka bir pencere açmalı hayatta.Hayat katlanılmaz olduğunda.Derin bir soluk alıp şiir okumalı.Pencere kenarında.Yanında demli çayla.Ya hayat ..
Resimler:Yıllar önce yaşanmış yerler.Anılarda kalmış hayatlar.Bu anın kalacağı gibi.......

11 Aralık 2010 Cumartesi

TATLI YİYELİM

İşler ters gider ,canım sıkılırsa kendimi  tatlıya vururum.Ne olursa.Çukulata gofret,sütlü tatlılar,hamurlu tatlılar....
Onlardan biride irmik.Herkesin kolayca yapacağı,kolayca tüketebileceği cinsten.
Gelelim tarife:
-Bir bardak irmik
-Bir kaşık tereyağ-ile birlikte kavrulur.(Bu tatlı fıstıksız)
takii sarı irmik taneleri  kahverengine dönene kadar.
-bir bardak sıcak su
-bir kaşık şeker-ile birlikte eritilir.Karışım kavrulmuş irmiklere eklenir.Kaynamaya devam eden irmikler sularını çekip "tencere dibini tutma"dan ocaktan alınır.
-Bir paket şekerli vanilya eklenir.
İrmik tatlısı demlenmek üzere (havlu konulup) kapak kapatılır.
Gerisi sabrınıza kalmış.Sıcak sıcak yemek ayrı güzel.Dondurmalı yemek ayrı.


Tabiki sorunlar tatlı yemekle geçmiyor .Onları da çözeriz.Tarifleri var!

8 Aralık 2010 Çarşamba

RESİMLER

 işte böyle yerlerde saatlerce oturup düşüncelere dalmalı.
yalnızca sessizlik olmalı.

yeniden başlama gücü ile
yaşama geri dönmeli.....

7 Aralık 2010 Salı

ŞIVGIN

Kendi gitti
Kokusu kaldı evde
Her köşede hatıraları
                  Alışamadığım ayrılığı
Daha
Masadaki karanfillerin
Kokusu solmadı.
Gurbet
Saklanan gözyaşları
Gitmekmi zor
Kalmak mı
  yalnız
  geride
Şimdi:
Daldım karabatak gibi
Karanlıklara
Öfke ,kin, nefret denizine
Ne yeşillik var
Ne sonsuz mavilik
Ne sessizlik
                  Ama yinede
                  Çıkacağım bir gün
                   Sessiz sedasız....
                 

4 Aralık 2010 Cumartesi

KIRIKKALE KAHVALTISI

Ben hala bayram tatilindeyim. Merakla da Tayfur ailesinin yeni ferdi MEHMET ARSLAN I bekliyorum ama .Ondan da halaaa haber yok.

O daha dünyaya gelmenin gününü sayarken ,bende sabahları yaptığımız doyumsuz kahvaltıdan söz edeyim.Kalabalık kahvaltılar hazırlamaya yardımcı olsun..




İki demlik çay hazırlığı ile başlamalı ki çayın sonu gelmesin.Zeytin,peynir.Tabiki taze nefis köy peynirlerinden.Üzerine sıçak su döküp eritilen "sündürme peyniri "ekmeksiz de yersiniz.Tuzu biraz fazlaca ama ..
Bal,pekmeze gelince.Onlarda doğadan.Taze besleyici ,şifalı.Pekmez denildiğine göre öksürüğe bire bir.Sabah aç karna içersen.Ne öksürük kalırmış.Ne de kansızlık.Tabiki Kırkkalenin şifalı üzümlerinden.

Kırıkkale kahvaltısının asıl püf noktası menemen(bol yumurtalı) ve patates kızartması.Sabah sabah olurmu demeyin.Deneyin.
Herkes hazır olupta masaya geldiği an ;patateslerin,menemenin pişme zamanı da gelmiş olmalı.Sıcaklığı nefaseti azalmadan yenmeye başlanmalı.
Arada ceviz yemeyi unutmadan...
Ardından keşfe çıkmalı.
Onlar baraj gölünde turnaları avlarken bende seyretmeye doyulmayan görüntüleri kaydetmeye çalıştım.
Paylaşayım diye.

20 Kasım 2010 Cumartesi

TATİL

İstanbul-Ankara arası otoban.Arada Bolu Dağı Tüneli.Işıl ışıl.

Kırıkale,Kayseri,Bünyan:Sımsıcak dostluklar,uzun sohbetler,nefis yemekler.Hangisinden söz etsem ki..

KÜLTEPE-KANİŞ harabeleri.Taşların arasında yüzyıllar önce yaşanmış hayatlar.Nezaman harabe,müze gezsem aklım hep oralara takılı kalır.Şimdi olduğu gibi.
Ben hala köydeyim.Uzayıp giden tarlalarda.Sohbetlerde..

Hala harabelerdeyim.Hüzünle beraber merakla..

Hala göl kıyısndayım.Ulvi sessizlik ortasında.Balık avlayanlarla...

Upuzun ama kısacık olan tatilimi dolu dolu yaşayıp geldim .Aklımı oralarda bırakıp.....





12 Kasım 2010 Cuma

İYİ BAYRAMLAR







Bir bayram daha geldi işte.Biraz tatil aslında.Hemde upuzun.
Böylesi özel günler beraberinde hüzünde getiriyor.Anneler günü örneğin.Küçükken okuduğum üvey anneli hikayelerin hüznünü .Yada annesi yanında olmayanların .Bayramlar.Ayrı bir hüzündür.Mezarlık ziyaretlri ile başlayan. "Dargınların barıştığı bayramlar "deriz ama o dargınlıkların hatırlandığı anlardır aslında.Bayram uzun da burada keselim.Bir de sevgililer günü var.Sonnradan başımıza musallat edilen.O hüzünlü değil ama...Fazla da hüzünlenmeden
Bu bayram; işler yolundaysa keyfini sürün.Değilse, işleri yoluna koymayı deneyin.
Yola girmez gibilerse de salın gitsin.





10 Kasım 2010 Çarşamba

SAYGI

Bazı şeyler vardır yaşamda.Asla taviz veremeyeceğiniz.
Kıymetini kaybetme kaygısındayken anladığınız.
Minnetle,şükranla saygıyla andığınız.
İşte o önderimiz.

Bugünleri yaşıyorsak,
Kadın, erkek beraber
Eşit çalışıyorsak ,
Söz sahibiysek her alanda.
Kadın olarak
Ona çok şey borçluyuz.

Okumadıysanız lütfen okuyun:ATATÜRK le ilgili kitapları,kurtuluş savaşını.Bilmediğimiz ne çok şey varmış diyeceksiniz.
ATATÜRK"E ,ÜLKEMİZE,HAKLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM.
Yalnızca kendimiz için değil.Kızlarımız,torunlarımız için.Bu ülke kolay kurulmamış.Unutmayalım.
ATAMIZI SAYGI VE MİNNETLE ANALIM

7 Kasım 2010 Pazar

Zeytinyağlı Ispanak

Ölüm,yaşam vs derken derin ve ağır konulara dalmışım.Hayat devam ediyor.Engüzel örnek.Evdekiler acıkıyor.Yemek istiyor.
"akşama ne var"diye
Bende ıspanak pişirdim.Zeytinyağlı.Sakın hafta içi yapmayın.Zaten zaman kıstlı.En güzeli hafta sonu.Uğraş dur.Ispanakları temizleyip yıkamak için.
Mutfaktakta geçen  zaman ,yemek hazırlıkları ,sonrasında hep beraber yenen akşam yemeklerinin tadı da olmasa..Bu kadar zahmete değermi diyor insan.Neyse.Gelelim zeytinyağlı Ispanağa.
İyi yıkanmış ,yıkanmış ıspanaklar sapları ile doğranır.Üzerine :
-doğranmış  kuru soğan
-küp doğranmış domates
-domates salçası
-3-5 diş sarımsak
-tuz,bir adet kesme şeker
-ve yarım bardak pirinç
-az miktar su tüm malzemeleri kat kat tencereye koyup kısık ateşte pişirilir.Pirinçler yumuşayıp ,parlak yeşil olan ıspanağın rengi de değişince pişmiş demektir.Yanına yoğurt,soğan salatası,yada karışık turşu.Hangisi kalay gelirse.Hazır ıspanak alınmış,temizlenmiş:Hepsini pişirmeden  bir kısmınıda börek için,yumurtalı ıspanak için dondurucuya koyun ki onları  da sıkıştığınız zamanlarda(işten yorgun ya da gezmeden geç geldiğinizde.Hani sizi beklerler ya .yemek yapsada yesek diye.) akşam yemeği yaparken kendinize hayran kalın.

3 Kasım 2010 Çarşamba

yaşlı bir adam
hastane koridorunda
oturup duvara yaslamış başını
ağlıyordu
"oğlumu istiyorum"
oğlu
beşinci kattaki evlerinden
 bir sabah ansızın
yaşamak gibi
en güzel şeyi bırakıp geride
gitti.
bir ışık daha söndü
yeryüzünde.




Ölüm bazen kolay,bazende de zor oluyor.Kimbilir ne hayalleri vardı genceçik beyninde.Nedir ki onu yaşamına son vermesinin nedeni.Yaşlı babasını acılara boğan.Halbuki 29 ekimden sonra gelen günler ne de güzeldi.Yazdan kalan güneş,pırıl pırıl sahildeki deniz ve günlerden pazar.Hüzünle başlamıştı pazar nöbetim."ölü duhul"denilen hasta grubu.Kimsesiz ,acı çeken yaşlı hastalar.Ölümün kolay olmadığı anlar.Herbirinin gözleri acı içinde.
          Yaşamın kıyısında giden gelen dakikalar.Bir burdasın.Ansızın yoksun.Gerideki acı.Bir buz kütlesi gibi.Günlerce eriyip bitecek.Bazen kolay, bazen zor oluyor ölüm.

27 Ekim 2010 Çarşamba

MENEMEN

    Ne güzeldir yaz aylarında deniz kenarında menemen yemek.Tuzlu Akdeniz   denizinden sonra .Bastıran sıcaktan kaçış.Sade,temiz bir köşede ağaçların altında menemen ısmarlayıp ayranla içmek peşinden de demli çay.Yada başını hafif döndüren yaza yakışır sarı renkte buz gibi bir bira.Tüm yorgunluğun,açlığın gittiği anlar.
      Menemen: Herkesin de bir menemen tarzı vardır hayatta.işte benimki
      Önce soğanları soyup ikiye kestikten sonra yarım  halka doğrarım.Kızgın az ayçiçeği yağlı tavaya aktarıp diriliğini kaybetmeye başlayınca 1 kesme şeker atarım tavaya.
      Şeker eridiğinde yeşil biber,kırmızı biber,sarımsak .Hep beraber karışrırıp tavanın ağzını kapatırım.Ki hepsi beraber harmanlanıp yumuşasın.
      Ardından kabukları soyulmuş domatesleri halka halka dorayıp soğan biber karışımına yallarım.Peşlerine domates ve biber salçasıda yolladımmı.İşlem tamam.
      Onlar sularını çekip pişmek üzereyken  tüm baharatkları(tuz ,karabiber ,kekik,kimyon) koyduğum karışımı dökerim. 
      Sonra  yumurta sayısı kadar çukur açıp  yumurtaları kırarım menemenin içine.
      Üzerine ince ince doğradığım nane, maydanoz, reyhan(az ) karışımını yumurtaların akları beyazlaşmaya yüz tuttuğunda tüm tavayı kaplayacak şekilde serpiştirip kapağı ve ocağı kapatıp insanları sofraya davet ederim.Menemen hazırrrr diye.Yanına bol çeşit ekmek,yoğur ayran vs…


Sonra uzanıp kumsala gökyüzünde salınan bulutları seyre dalalım.Hayallerimizle birlikte.

24 Ekim 2010 Pazar

ÇELİŞKİ

 Cuma akşamı lodos rüzgarının ılık havası ,pazar günki güneş, yüreklere ferahlık verdi hafta sonu.
Fırsattan yararlanıp Kadıköye yürüdüm.Her yer insan ,her yer araba.Kalabalık.Kimileri yanlız oturmuş kahvelerde.Hüzünleriyle birlikte.Kimileri kalabalık çoluk çocuk.Pazarın  keyfini beraber çıkarıyorlar.Kimileri iki kişi.Yeni yeni sevda var üzerlerinde.Herkes rengarenk ve şekil şekil.Ne güzel!
Balık pazarına doğru yürüdüm . Balık bollaşmış ,ucuzlamış.Palamut ,tekir,sarıkanat,çinekop tabiki hamsi.Alıdım.temizleyip derin dondurucuya koymak için.Kışın afiyetle yemek üzere.
Derken derken derken......
Kalabalık üzerime üzerime gelmeye başladı.Ruhumu daraltıp bunalttı.Trafik yoğunlaştı.Sokakalarda sabahki huzur kalmadı.Yoruldum....
İşte bu çelişki.Bir türlü çözemediğim.
Düşünmeyi bırak gülay.Balıkları temizle,fırına koy.Yemek yiyelim.Sabah iş bizi bekliyor.Değilmi ?
İşte çelişkinin çözümü...dedim kendi kendime...















Koruda durmadan çalışan karıncaların resmi.

16 Ekim 2010 Cumartesi

kriz

krizdeyim
gezme krizim tuttu yine
gitmek istiyorum uzaklara
herşeyi geride bırakıp,yolculuğa çıkmaya.
Ege kıyılarında batırmak güneşi
Ya da harabelerde gezinmek sesizce
 yaşanmışlıkları duyarak







Sonsuzluğa kulaç atıp yüzmek akdenizde.
Karadenizde dağların buğusunda kalmak
Kırlarda yürümek

15 Ekim 2010 Cuma

OH BE

Sonun da kurtuldular.
Günlerce yerin 700m altında yaşamak.Çok zor ....
Yaşama iç güdüsü ,temel güdülerin en güçlüsü olsa gerek.
Her biri kapsülle çıkarıldıklarında ne çok farklıydılar.Gözlükleri,giysileri ile belgesel çeken amerikalılır gibiydiler.Yerin altında yarı ölü hayatı onlar yaşamamışlar gibi.Herşey unutulmuş gibi.Kurtulamayacaklar düşüncesiyle üzülüyordum.
Ama kurtarıldılar....
Onların adına sevindim
Yeniden doğmuş gibi olmuşlardır herhalde..
Bir de herkesin  onları gözyaşları içinde izlemiş olmaları .
Herkesin ortak sevinci oldular.İnsanların ortak gözyaşları
Bende  birkez daha  sevindim.
Hala insanlık varmış dedim.Ölmemiş daha...

10 Ekim 2010 Pazar

YEŞİL ÇORBA








Yaz bitti
Babamın bahcesindeki domatesler kızaramadan.
Olsun Onlarda işe yaradı.
Yeşil çorba oldular.
Nasılmı?

Resimdeki yeşil domatesleri rondodan geçirip az yağda kavurdum.
2 kaşık kepekli unu 2 bardak su ile inceltip sotelenmiş domateslere ekledim.Kaynadıktan sonra el blendırı ile domatesleri iyici ezdim.
Ardından 2 bardak sıcak su ekledim.Üzerine irmik serpip kaynamaya bıraktım.
Yeşil renkli çorba artık hazırdı.
Nane,kızarmış ekmeklerle sofrada yerini aldı.

9 Ekim 2010 Cumartesi

NÖBET

Zaman:Hiç durmaz.Duran bizizdir aslında.Ya da saat.Durduran bizizdir.Onu ve zamanı.Birde fotograflar.Onlarda da asılı kalır zaman.
İşte dün gece nöbetten bir an.Bir fotograf.İki dakika mola.İki bardak çay.
Gerçektende hastanelerde hiç durmaz zaman.Nöbet değişimi olur.Devir teslim.Sesiz bir törenle.İyi nöbetler dilekleri ile son bulur.
Hep hareket.Giden gelen,telefon sesleri ,koşuşturma.Hiç durmaz zaman dersin ama bir an gelir.Her yer sesiz.
İşte o an; karanlığın bitip de günün aydınlanmaya durduğu zamandır.Her yer sessizdir.Çıt çıkmaz.Dünü gidip bugünün geldiği an.Zamanın kısacık durduğu .
Gün  hızla ağarmıştır artık.
Yeniden başlamışsın gibi gelir insana.

6 Ekim 2010 Çarşamba

sevgili bilgisayar

Gün ağarmaya başlamıştı.Yorgun bedenime, ruhumun yorgunluğu da eklenince yaşam  zor geldi.
Ne güneş vardı gökyüzünde içimi ısıtacak nede iyi haberler.
Kambur üstüne kambur dediklerinden.Büküldü belim.Soluksuz kaldım.


Eve gittim.Beyaz peynir,domates,elma marmelatı,zeytin ,çay.Klasik sabah kahvaltısı.


Ardından :Nilüferin ruhu dinlendiren güzel sesi ve şarkıları. Ahmet Ümit in İstanbul Hatırası.Biraz şimdi biraz geçmiş.Az ama derin huzurlu uyku.

Şimdi:Yavaş yavaş dağılan karabasan.Yağmur sonrası açan güneş gibi zaman.

29 Eylül 2010 Çarşamba

BİTMEDİ-DAHA DUR





İterler seni arkandan.Düşersin.
Karlarmı yağdı dersin güvendiğim dağlara.
Ağlarsın.

Bulutlar dağılır gökyüzünde
Güneş parlar eski neşesiyle.
Sen
Küllerinden yeniden doğarsın

27 Eylül 2010 Pazartesi

unutulmuş resim



Yoğun ve yorucu geçen pazar günü,pazarertesi günü .
sevgili babamın marmelat tarifinin resimlerini unutturdu bana.
Tarifdeki marmelat işte böyle oldu.Pazar sabahı kahvaltılarında da bitiverdi.

Resimleri unuttum ama annemin yemeklerini asla.Onun yemek tariflerine TARHANA ÇORBASI ile başlayacağım.Hastalandığımda beni kendime getiren nefis çorba.
Marifet çorbadamı yoksa annemin şevkatindemi bilmem.

İşte böyle sevgili bilgisayar.Bir pazarertesi günü de  bitti.

Bazen 24 saat yetmiyor işleri bitirmeye.Daha yapacak çook işim var.

BABAMIN ELMA MARMELADI

Sevgili babam yokluk yıllarının sıkıntılarını bildiğinen , şimdilerin fes food israfını anlayamıyor.Çöpe giden yemekleri,ekmekleri gördükce içi acıyor.Devlete millete yazık deyip hayıflanıyor.

Toprakla büyümüş insan yine toprakla uğraşmak istiyor.Büyük şehirleri binalarından kurtulup Çatalcanın kırlarına gelmek annemle babama iyi geldi.Özellikl le de babama.Fidanken kendi diktiği elmalar bir çocuk zahmetiyle büyüyüyüp de elma vermeye başladığında onla beraber bizlerde sevindik.Bu yıl oldukca bol ürün oldu.Yani ihtiyaç fazlası mal.Bir dolu elma ye ye bitmiyor.Komşu haklarıda verildikten sonra dolu elma kaldı evde.Hoşaftı,kompostoydu derken bitmek bilmedi elmalarımız.Babamda onlardan marmelat yapmaya karar verdi.
Nasılmı?

4 elmaya 1 çay bardağı şeker hesabıyla.

Önce 4 elmaya ½ çay fincanı su ile özenle soyup doğradığı elmaları kaynattı.

Diğer yanda 4 elmaya ½ bardak şeker hesabı ile 1 fincan da su ekleyerek şekerleri eritti.

Kaynayan şekere çatalla ezmiş olduğu elmaları ekleyip kaynatmaya devam etti.


Sonrası :nefis bir elma marmeladı.



21 Eylül 2010 Salı

hikaye


    Yol boyunca,duraktan durağa,ışıktan ışığa ,çarpışıp durdu düşünceleri .Münübüs kırmızı ışıkta durdu.Her zamanki gibi arka koltuk, sağ köşeye sıkışmış oturuyordu.
     Yeşil ışık yandı.Araba hızlandı.Yağmur durdu.İneceği durağa az kalmıştı.
      Derin bir soluk  aldı."Tamam artık" dedi.."Herşey daha farklı ve çok güzel olmalı".Gözleri ışıl ışıl oldu. Kalbi çarptı.Kararını  vermişti.
      "İşte kırılma noktam"dedi.Gözlerinde öfke vardı.Kalp atışları daha da hızlandı."Ar damarımçatladı birkere.Kırılma noktama geldim.Patlamaya hazır mayın gibiyim artık.Dokunmayın bana".Derin bir soluk daha aldı.Verdiği kararla rahatlamıştı.Gülümsedi.
       "İnecek var"diye bağırdı.İnip yürümeye başladı.Yolda çantasını açtı.Anahtarlarını,cüzdanını,telefonunu çıkardı.Sol eline sıkıştırdı.Sağ elindeki  çantasını fırlatıp attı....

18 Eylül 2010 Cumartesi

BOĞAZİÇİ

      Bir öyle bir böyle salınıp gidiyor hayat.Yaz sonrası bir eylül gecesi.Biraz üşüsek de dışarılar hala güzel
      Sevgili arkadaşlarımla ,boğaziçinde, geleneksel toplantılarımızan birindeyiz.
      Boğazda deniz,denizde dalga
      Boğazda köprü,köprüde ışıklar
Arkadaşız:Sevinçlerimiz,kaygılarımız,umutlarımız aynı.Acilar paylaştıkca azalıp ,sevinçler paylaştıkca artıyor.

Fatih Sultan Mehmet i rahmet ve minnetle anıyorum. Bu güzel BOĞAZİÇİ ni bizlere bıraktığı için .Herne kadar eski (filimlerde,resimlerde gördüğüm)günlerdeki boğazı özlesem de....
Hala çook güzel.

13 Eylül 2010 Pazartesi

EYLÜL

Yemyeşil can erikleriyleaçtık ilkbahar,yazı.Ardından yeni dünyalar,şeftali,nektari ,kiraz ,vişne derken meyve bolluğu aldı tüm yazı.Karpuzla kavun ikizlerini de unutmayalım..Havaların soğumasıyla karpuzkarda azaldı sofralarımızdan.Anladık ki yaza yakışırmış bazı meyveler.
Daha narlarla ayvalar görülmediğine göre....35 yaş şiirindeki gibi sonbahar gelmemiş daha.
Ama okullar açılıyor artık.Kış gelecek demektir.
Okullar,çocuklar ve onların geleceği. Okul çıkşlarında ;onları gördüğümde,  yüreğim çoşku ile dolsada .Onlarla ilgili gelecek kaygılarım yüreğimi burkuyor.Endişelenmeden duramıyorum.Pırıl pırıl çocuk kalabalığı.Hepsi okuyup iş,yelecek  peşinde koşacak.
Onlara güzel,yaşanacak bir dünya bırakabilecekmiyiz?Korkum bundan.
Biz yinede güzel bakalım dünyaya ki güzel olsun herşey.

10 Eylül 2010 Cuma

DEĞİŞİM

Hernekadar Kafkanın kitabındaki gibi değişime uğramasak da okuduğumuz kitaplar,gezdiğimiz ülkeler,yeni arkadaşlar,işyerinde yaşadığımız olaylar.Herbiri ince ince değiştiriyor bizi.Yavaş yavaş ,farkında olmadan.İşte buna da tecrübe diyoruz.Yaşamımızın bileşkesi.
 Umalım ki bu bileşkemiz doğruya güzele gitsin.Tıpkı Tayland çekdiğim resimlerdeki manzaralar gibi.

4 Eylül 2010 Cumartesi

GEZİ 1-TAYLAND

      Altı günlük Tayland gezime başlamadan önce dudaklarımdaki gülümseme,gözlerimdeki ışıltı,gönlümdeki çoşku hiç bitmedi.Uçağa adım atar atmaz da hafıza kaybı oluştu.Ta ki geri dönüş yoluna kadar.Dönüşte de silinmiş hafıza bir bir yerine geldi.
      Her neyse tüm tatiller ,geziler gibi benimde Tayland gezim harikaydı.Önce Bangkok,altın ve zümrüt Buda lar,kanal gezileri .Sonra Phuket adası ve diğer ada turlar(phi phi).Yeşil deniz.Tropikal meyveler.Nefis Tayland yemekleri.Bunlar anlatmakla bitmez sanal ortamda.Kısaca:
1-Tayland a mutlaka gidin.
2-Klasik Tai masajı yaptırın.
3-Hava alanına iner inmez meyvelerden tadın.Beğendiğinizi gezi süresince doya doya yiyin.
3-Zümrüt Buda yı görmeden dönmeyin
4-Magnet alın ki buzdolabınızı her açışta Tayland günlerinizi hatırlatın.

30 Ağustos 2010 Pazartesi

tatil1

     Güneşli,sıcak anlarda başladık yolculuğumuza.Şu üç günlük tatilde Saroz gezisi yapalım dedik çoluk çocuk.Önce kıyıdan uçmak deresini keşfettik.Pırıl pırıl parlayan sularda.Adı güzel kendi güzel müreftenin bağlarında oyalandık biraz.Keşan yolundan çamlığa vurduk yolu.Deniz orman tarlalar derken saroz körfezinin serin sularında bulduk kendimizi.Sonsuzluğa kulaç attık ailecek.Nerdeyse bulutları yakalayacaktık.
Mürefte de geçeleyip sabah üzüm bağlarına çıktık.Döne döne.Arkada denizi bırakıp.
      Bağlar;Parlak yeşil asma yapraklarının aralarında insana gülümseyen siyah ,yeşil üzümler.Her biri güneşin altında bal olmuş sizi bekler.Kıyamazsınız dallarından koparmaya.Bağ bozumunda toplanacak hepsi.Kimi pazara,kimi şarap olmak için fabrikaya.Ama hepside soframıza gelecek.Ya üzüm yiyeceğiz yemek sonrası ya da şarap olacak yemeklerimize katık.
       Bu tatil ve gezi den sonra size bir şaraplı içieçek tarifi.Sevgili kızımın Fransız arkadaşından .Ya da oğlumun dediği gibi çakma şampanya.Hazırlaması kolay,içimi rahat,keyfi doyumsuz.
       "İstediğiniz bir Türk şarabı açın .Rengine o anki ruh halinize göresiz kara verin.Ama kırmızı şarap daha güzel oluyor.
        iki  ölçü şarap,bir ölçü sade soda.
        önce şerap,ardından soda .Beraber  karıştırılır.İçine az limon suyu ve bir iki tane buz".


Hazırlaması  kolay,içimi rahat,keyfi doyumsuz.İçinde belkide Mürefte yamaçlarının bağlarının kardinal üzümleri var.Benim bu tatilde gördüğüm.
       

tatil

Tatil:Ne güzel kelime.Ortamından uzaklaşıp başka yerlerde olma.Soluk alma.

10 Ağustos 2010 Salı

İstanbulun hanları


Geçen sene gittiğim Fest gezileirnden birinde ; dilimde Faruk Nafis Çamlıbelin han duvarları şiiri,aklımda eski zamanlar,yaşadığım
soğuk ,yağmurlu istanbul günü .
İyiki resimler var.
Hatırlayıp paylaşmak istedim.Belki serinlerim diye...

sıcak

nerdeyse 8. ayı yarıladık.Sıcaklarda insanları bunaltmasa hayat daha güzel olacak.
Son bir hafta yoğun işlerden sonra yeniden sevgili bilgisayara yazmak iyi geldi.
Helede 3 gün sonra uzak doğuya gitme teleşı yoğun ve sıkıntılı geçen bir haftayı bana unutturdu.
Yeniden başlama gücüm oldu.Neyemi?Tabiki keyifli yaşamaya.Yazmaya okumaya.
İŞlerin yoğun bunaltıcı havasında yakalayamadığım yaşam keyfini bu sıcak salı gecesi yakaladım.
işte böyle sevgili bilgisayar.

1 Ağustos 2010 Pazar

başlarken

bu güzel yaz aylarında bir ağustos günündeyiz.Akşam oluyor.
Günlerden pazar.
Yarın herşey için yeni bir gün.Yeni bir hafta başlıyor.
Okulların açılmasına daha çook var.Onların telaşı yok henüz.
Ama tatil hazırlıkları ya da tatil dönüşü telaşları var.
Herkese kolay gelsin.