28 Aralık 2011 Çarşamba

SEBZE ÇORBASI

Gönlüm dağ bayır, tepe cayır dolaşmak istese de..... 

Büyük  halamın dediği gibi"kırk yıl kıtlık olmuş da akşam yemeği eksik olmamış".

Bende sıkışık akşam telaşında sıcacık bir sebze çorbası yaptım. 

-yarım kereviz
-küçük boy patates,
-yarım havuç.Hepsi yarım.Bir iki gecelik çorba.(İki günden fazlası kabul görmüyor sofrada da)
bunlara su ilavesi ile hafif haşladım.
Hafif haşlanmış karışımı el blendırı ile bir iki tur karıştırdım.
ayrıca bir kasede iki silme kaşık unu yarım bardak su ile karıştırıp blendırdan geçirilmiş sebzelere ekledim. 
hafif bir kıvam yakalayana kadar da sıcak su ilavesi ile kaynattım.tabiki tuz karabiber bir de zerdeçal ekledim. Kaselere koydum.
     Oğlum" ne var bunun içinde,güzel olmuş" dediğinde kerevizi söylemeyi unuttum........
Van gogh u dinleyemedim ama ..(Zerdeçal sayesinde çorbanın rengi  onun sarılarını andırır oldu).O da haftaya kaldı.Ertelediğim şeylerin arasına sıkıştırdım.Bir gün yaparım diye.........


21 Aralık 2011 Çarşamba

ONDAN ,BUNDAN ,ŞUNDAN

Çok mu geç kaldık.Her şey için çok mu geç.Yetişemez miyiz?




Bilmiyorlar ki anneler ne çok özler çocuklarını.Onlarsa farkında değillerdir dünyanın  neresinde  durduklarını.



Bu  en uzun gece.Düşünmek için,hüzünlenmek için,geleceğe nasıl bakacağını karar vermek için.Öfkeli,kaygılı,kederli,umutlu;Zavallı insan hallerimiz.

Durmayan,durdurulamayan yaşam.Soluk alıp vermenin doyumsuz keyfi.Bir de iç huzuru yakaladık mı tamam.Sal gitsin gerisini.....









11 Aralık 2011 Pazar

Yan Sokaklar

Bakmadan boyuna
Kış vakti ;dökmemiş yapraklarını
Hala yeşil yeşil salınıyor.
Dalmış gitmiş yan sokaklara....








     Yol boyunca yürüyorsunuz hayatı,sağ sol yapıp yalpalamadan da yan sokaklar çağırıyor sizi tüm cazibeleri ile..
Kural doğru yolda yürümedir aslında...Toplumsal kurallar,etik değerler, vs  hayatın akışını kolaylaştıran beylik kavramlar.Karmaşayı önlemek asıl olan.
      Birde tarih yazanlar,eser bırakanlar  vardır.Kural tanımadan yaşayanlar hayatlarını.Sorgusuz sualsiz dolu dizgin.Karmaşa içinde.
      Şöyle bir kumdan çıkarmalı kafayı .Bakmalı etrafa,yan sokaklara dalı vermeli.......

     
     

2 Aralık 2011 Cuma

BUGÜN CUMA

Her gece yapılacak onca iş,okunacak onca kitap,yazılacak onca duygu varken uykuya ve yorgunluğa yenik düşmek ne acı.

27 Kasım 2011 Pazar

Zaman;Dursan ya biraz.Ya da geri gelsen azıcık.
Ne zamandı hatırlamıyorum.Neredeydi iyi biliyorum.
Geçen zamanlar,kaybolan mekanlar.
Dünyanın en acımasız kuralı olmalı....
                                                    BUNLAR  DA VAR:
                                                    Bir kar tanesi düştü toprağın üzerine.Hemen eridi.Ardından bir kar tanesi daha.O da eridi.Ardından taneler  artı  artı.Toprak görülmez oldu.Her yan bembeyazdı.Pırıl pırıl parladı kar.Güneş ışıklarının altında.Birkaç kuş uçup geçti  telaşla. Haber yetiştirecekler gibi…
                                                                                                                           Bu aslında bir rüya idi
                                                    Evin  tam orta yerinde toplanmışlardı.Kadınlar ve çocuklar vardı yalnızca.Ortadaki boşluğun etrafına bir sıra sandalye konulmuştu .Hatırı sayılır kişiler oturmuştu az sayadaki sandalyeye.Çoğu ayaktaydı.Dizi dizi sıralanmışlar müziğin ve oyunun başlamasını bekliyorlardı.
Müzik başladı,ikişer ikişer oynadılar .Kıvrak kıvrak,ellerini şaklatarak.
-Ayaklarım gitmiyor buna . dedi  ve yerine oturdu hafif utanarak.Kimse ısrarcı olmadı.Çaldıkları müziği  değiştirmedi.Zaten de oynayanlar çoktu.Kimse fark etmedi bile genç kadının oyunu bırakıp yerine geçtiğini.
Elindeki defi yanındaki arkadaşına uzattı.Def çalıp türkü söylemekten yorulmuş,sesi de biraz kısılmıştı..Sen devam et , ben yoruldum dedi …
                                                   Aslında o bir tepsiydi.
                                                   Yavaş  yavaş karardı her yan.Ormandaki ağaç gölgeleri giderek kayboldu.Şimdi orman kocaman bir karanlık oldu yeryüzünde.Gecenin karanlığından ayrı.Ansızın ay  doğdu.Karanlıklarda mavi beyaz bir aydınlık oldu……
                                                                               Aslında bu bir masaldı.

19 Kasım 2011 Cumartesi

sevgili bilgisayar

Sevgili bilgisayar uzun zamandır yazamadım.Herşey altüst olmuştu ya......
20 gündür yeni evdeyiz.Sevgili Korunun yanında.



Kuzenim oğlunu evlendirdi.Memlekete gittik düğüne.İki güzel çocukdünya evine girdi.Bende uzun zamandır görmediğim memleketimi gördüm.Devreği.Akrabalarımı.Ne çok özlemişim heryeri,herkesi.Ama nasılda değişmiş heryer...herkes
 
Zaman;Hiç durmuyorki.Sen sanıyorsunki bıraktığın gibi bulacaksın kaldırımları,evleri,insanları.Küçükler büyümüş,yeni evler yapılmış.Saçlar ağarmış.Mezarların sayısı artmış.Sevinçle hüznü beraber böyle yaşanıyormuş demek....

İşte böyle sevgili bilgisayar.Günler böyle hızla geçip gidiyor işte..Neyaparsın.
Bense;Sevinçliyim bu aralar. Kızımın  yanına gitmeyi planlıyorum  oğlumla beraber.Ah ah hep Yaz kış seyahat edebilsem! .ne güzel olurdu....Kışın Barselona nasıl acaba?
Şu dünya telaşı bitse de dünyayı tanıma ,gezme-görme  faslı başlasa ne güzel olurdu .
(Belgesel yapımcıları bana iş verirmi  acaba?.Şimdiden iş aramaya başlasammı ?)

26 Ekim 2011 Çarşamba

DEPREM

Birkez daha altüst oldu herşey.Doymadan hayata  yitip gitti soluklar.
Hayata dair güzel şeyler yazacaktım .Yemek tarifleri,kitaplar.şiirler,geziler de.İştahmı kaldı insanda.Doğal felaketler bir yandan ki ona yapacak hiç bir şey yok..Diğer yandan   insanın insana yaptığı zulüm .Dün alkış tuttukları liderlerini sokakda süründürmeleri.Buna benzer yığınla 2. sayfa haberleri..İşte buna katlanamıyorum.Ne diyeceğimi bilemiyorum.
İnsanlık adına uygarlık adına onca yıl boşamı geçti diye düşünüyorum.

24 Eylül 2011 Cumartesi

ARKASI YARIN


Ağır ağır açtı gözlerini.Günün ilk ışıkları çoktan günün ikinçi ışıları olmuştu.Derin bir nefes almadan önce hafif bir iç geçirdi.Ruhunun dingin dinlenmiş,huzur bulmuş olduğunu ayrımsadı.Derin bir nefes aldı.
Koyu kara gözleri,uzun kirpikleri vardı.Saçları dik ve siyahtı.Kısa saçı severdi ama bu kez fazla kısalmıştı.Miladım dediği bu andan önce de kısaydı saçları.


"Daha çook uzun yolum , yapılacak çook işlerim var".Dedi sessizce yataktan doğrulurken…

21 Eylül 2011 Çarşamba


Karadenizin yağmuru,rengarenk yeşili,hırçın denizi.
Anadolunun sarı bozkırı,eflatun dağları,beyaz gökyüzü
                                                                          Geçmiş zamanlarda yaşanmış hayatlar,kurulan düşler
                                                                          Gelecek zamanda yaşanılacak anlar,hayaller,özlemler
 Bilinmeyen ülkelere gitmenin doyumsuz tadı
 Hayatı rengarenk yaşama isteğinin sihirli çekim gücü              
                                                                           Gece bitip,sabah ışıklarının gerçeği fısıldaması
                                                                           Yüreklerde yanan alevin birkez daha korlaşması
                                                                            

12 Eylül 2011 Pazartesi

Eylül.Aslında ne güzel bir sonbaharı yaşıyor memleket.Akşamları serin serin esen rüzgar,sararmaya başlayan yapraklar,gün batımında gökyüzünde rengarenk olan kızıllık.Hepsi güzel hoş da…11 eylülün,12 eylülün yıldönümleride eylülde yaşanıyor.Acı acı acı hep acı…Birinde kendi halinde eylülü yaşayan insanlar öldü.Habersiz aniden gidiverdiler bu dünyadan.Neden öldüklerini bilmeden.Diğerinde kaç anne evlatsız kaldı.Memleket sevdalısı kaç yürek sustu,ne çok acı yaşandı.Ne hale geldi memleket…


Üç tarafı denizlerle çevrili şu güzel ülkemizde de yaşananlara ne demeli.Duymak istemiyorum artık “terör yine can aldı.” Laflarını.Cenazelerin ardından dökülen gözyaşlarını.Yine anneler ağlıyor.Ateş düştüğü yeri yakıyor.Bunlar yetmiyor gibi birde savaş çığlıkları atılmaya başlandı………

Yeter artık……..

6 Eylül 2011 Salı

ADALAR



İlk okul yıllarında beni   ürküten şeylerden biri ; gezetelerde okuduğum “Egede sular yine ısındı”lafıydı .Korkum; komşumuz Yunanistanla yeniden savaş olursaydı.O zamanlar komşumuz la işler yolunda değildi herhelde ki son yıllara kadar Yunanistan a vize almak deveye hendek atlatmak kadar zor olduğu söyleniyordu. Şimdilerde yeşil pasaporta vize yok….Savaş korkusu yok !Bende gönül rahatlığı ile gittim Yunan adalarını ve Atinayı görmeye.


Meğer onlarda bizim gibi, oralarda bizim adalar gibi.Güzelim zeytin ağaçları,üzüm bağları,keçiler,eşekkler

Yaprak sarması,baklava,kadayıf ve yoğurt.Bizim mevsim salatası peynirle olmuş “grek” salata

Biraz adalarda,biraz kıta Yunanistan da biraz da egede yaşamış filozoflar ,antik çağ insanları harabeler arasından çıkıp gelecekler gibiydiler .Buruk bir tat  bırakarak yüreklerde.


 

12 Ağustos 2011 Cuma

DİZ AĞRISI

Sevgili bilgisayar;Ağustosta yaz yağmuru vardı.Sıcak bunaltıcı günlerden sonra kışı hatırlatan.Güneşli günler gene gelecek...Ama benim sağ dizim ağrıdı.Yağmur öncesi.


                          Sızım sızım sızladı            


    yüreğim değil.Sağ dizim


Annem derdi.Yağmur yağacak çocuklar,yine ağrıyor bu.
yani sağ dizi.....

Çok değil daha yeni yıl girerken ,fark ettim sağ dizimi.
Ondan önceleri ,bir başım ağrırdı arada bir.





Yeni açmış çicekler
umut neşe keyif dolu


Yıllar,yıllar,yıllar
Boşada yaşanmadı.....

7 Ağustos 2011 Pazar










neden?hızlı akıp gidiyor zaman.İstiyorumki dursun.Benim çocukluğum kalsın.Annem ,babam ,kardeşlerim.


Bahçe içindeki evimiz.Dut ağaçları.O zamanların sokakları,evleri,arkadaşlarımız.Ne de çok özlüyorum o günleri.




Neden böyle hızlı akıp gidiyor  ki zaman?
Hep özleyecekmiyiz eskileri,eski güzel günleri.
Yarınlar;onlarda yaşanacak, eskiyecek değil mi?

24 Temmuz 2011 Pazar

PATLICAN PAÇA

Sevgili Bilgisayar;Çoktandır yzamıyorum   ama az kaldı.Son turlardayım.Sonra bol bol yazarım.Neyse;
Yeni bir pazar günü işte.Her yer çok sıcak.İşte yeni bir tarif


Bir Patlıcan yemeği:
Ne iyidir patlıcan . Her türlü yemeği yapılan ,uyumlu bir sebzedir.Huysuzluğu yoktur.İmam bayıldı sı, karnı yarığı, kebaplarda etlisi, kızartması , pirinçle pilavı.Bunlara bende yenisini ekledim.Patlıcan paçası:Yıllar önce ssk Osmaniye dispanserinde göreve başladığımda Özden abladan öğrenmiştim.Patlıcan paçayı.Ve daha birçok şeyi.Sağ olsun.

Önce patlıcanları soyacaksın. (Çizgi çizgi değil).Daha önce hazırladığın tuzlu suya bırakacaksın kararmasınlar,acı suları çıksın diye.Onlar tuzlu suda beklerken sığan,sarımsak domates üçlüsünü ister robotta ,ister rende de, isterde de ince ince doğrayıp içine de salça koyarak ;tuzlu sudan çıkarılıp yayvan tencereye koyduğumuz patlıcanların üzerine bırakacaksın.Tuz,karabiber,kırmızı biber, ve zerdeçal birde 4 adet kesme şeker.Ve iki çorba kaşığı sirke buda paçası için.Ama üzerine sirkeden önce ince doğranmış yeşil biber ile yağını unutmadan.Kısık ateşte yarım saatte pişiyor.

Yemekten sonrada buz gibi karpuz yemeği unutmayın.

Önemli not:Patlıcan unutkanlığa iyi geliyormuş

9 Temmuz 2011 Cumartesi

BİTEN YAZ TATİLİ


Yeni biten yaz tatili ardından yas tutmak.

"Deniz yine güzel olacak,bilmem kaçıncı kaplumbağa kumsala yumurta bırakacak,yine güneş doğacak.Ah ah kısa süren yaz tatilim.Seni ne çok özleyeceğim"

Gün gelecek hazirandan eylüle belki de ekime dek kalacağım denizlerde.Bir köşede kitaplarım,bir köşede dikiş makinam,birköşede bilgisayarım.Aslında bu hayal...emeklilik günlerinin

Ya da yeni bir işe girsem!Belgesel çekimlerinde ekipman olup onların peşlerine takılsam..Aslında buda hayal...

Gerçek ,ben yarın işte  olacağım.Kaptırıp kendimi çalışacağım...Sabahtan  ertesi sabaha..ertesi sabah da...
"Aslında :Sevmesem seni sevgili mesleğim :bir gün bile durmam"

12 Haziran 2011 Pazar

Of of of

güzel yurdum
pazara gittim
yığınla sebze
meyve vs vs vs
aldım bir iki kilo
sebze meyve
bu güzel berekete
şükrettim
de
dedim ki
Ataturk un
başlattığı egitim devrimi
tamamlanmis olsaydı
gorecektin o zaman
bu güzel ülkeyi
sanatı seven sanattan anlayan
kitabı seven kitaptan anlayan
dolu aydınlık insan
nerede
of ki of iste

8 Haziran 2011 Çarşamba

GEÇ KALAN YAZI-PERA I

 İn –cin top oynuyordur herhalde AKM de.Kuğu gölü balesinide örümcekler oynayıp,diğer börtü böcek de alkış tutuyordur.Bizde eski dinlediklerimize ,izlediklerimize sayalım..Fındık kıran balesini vs ….gibi.


Yani Pazar günü işte o AKM in önünde buluşup gezdik Pera yı.Karşı yaka demekmiş.Ana karanın karşısı…..Yani şimdinin Beyoğlu su,istiklal caddesi.İnsanlar başlarını kaldırıp bakmıyorlar bile.Tarih kokan yapılara.Kimisi restore edilmiş,kimisi terk edilmiş sessiz,hüzünlü bekliyorlar.Ya yıkılacaklar.Ya da restore edilecekler.Ve asla eskisi gibi olamayacaklar.Rehberimiz bu eski binaların geçmişlerini anlattıkça insanın içini garip bir hüzün kaplıyor.Öfkeyle birlikte.

-geçmişimiz kaybolup gidiyor diye.

Sen şimdi geçmişi yaşarken istiklalde caddede kalabalıklaştıkça kalabalıklaşıyor.Ama sen ne insanları görüyorsun ne sesleri ne de mağaza vitrinlerindeki karmaşayı.

Almış başını çekip gitmişsin eskilere.

Rehberimiz önde bizler arkada binaları ve yaşantıları dinliyoruz.....geze geze.....

ve
Pera 1 gezisi Galatasaray lisesi ve Gül baba türbesiyle son buluyor.Sen ise: erken biten güzel bir rüyadan uyanmanmış gibi oluyor,huzurun kaçıyor,kalakalıyorsun.








3 Haziran 2011 Cuma

gezi

      Uzun süredir ara verdiğim gezilerime başlıyorum sonunda.Yaşam koşuşturmasının  günlük kaygılarından arınıp

sokak sokak ,bina bina gezmek var yarın.

      Nur içinde yatsın Evliya Çelebi.Ne güzel hayat yaşamış.Gezmiş,görmüş,yaşamış,yazmış.Ah ah...

      Bir de Hıfzı Topuz var.Kara Afrika ile başladım onun kitaplarını okumaya .Son kitabını alıp

okuyamadan" Hava kurşun gibi ağır" yayınlanmış. Nazım Hikmet i anlatan.Nasıl yetişeceğiz hızına bilmem

      Hem çok okumalı,hem çok gezmeli,hem çok yazıp paylaşmalı...





bir de resmi çevirebilsem........

15 Mayıs 2011 Pazar

YİNE HAYAT

Herkeste, heryerde bir telaş.Bir heyecan.Baharla birlikte .

Yaşama dair.

Karıncalar yuvalarından çıkmış.Kışa hazırlığa başlıyorlar bile.

Okullar bitmek üzere.Öyle ya da böyle herkes biryerlere girecek

okumak,çalışmak için.Yaşam pınarları akacak yolunda.

Ölüm:Durdurana dek...

Yine de

Cenazeler kalkmakta namaz vakitlerinden sonra.

Biri düşmüş siyanürlü havuza.(Gazete haberinde).

Oturduğum yerden içim sızlamakta ...Dünyanın hal ve gidişine.

Lakin yine hayat devam etmekte.

4 Mayıs 2011 Çarşamba

MAYIS

Bir baktım ki mayıs gelmiş.Yazacaklarım birikmiş.Resimlerim çoğalmış.
Yeni yemekler denemişim.
de yazmaya zaman bulamamışım.
Bak işte şimdi de internet gitti...........

8 Nisan 2011 Cuma

BUGÜN CUMA

Yeni bir cuma geldi.Ne eskiler gibi ,ne de gelecek cumalar gibi.Buda ayrı bir cuma işte.
Kimileri için hafta sonu .İki gün dinlenme.
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^

Şöyle alıp başımı çıksam sokaklara,Dağ tepe bayır yürüsem.Gezsem.Derin derin solusam havayı.
Bıkana kadar seyretsem sonsuz maviliği gökyüzünde.Deniz kenerında durup sonsuzluğun tadını çıkarsam dalgaların ritminde.
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Huzur dolu akşamüzerleri olsa.Çay la beraber kek yediğim.Birde klasikler olsa okuduğum.Tabiki birde müzik...Anılarımıda yazmaya başlarım .Paylaşayım diye
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Tasedüflermi belirler geleceğimizi yoksa bilemediğimiz kadermi?
Ya da kader kendi elimizdemi.İstediğimiz gibi şekillendireceğimiz.
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
Bir gerçek varki demiyelim.Gerçeklerin ardı gelmez.
^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^^
En fenası da şimdilerde.Fukuşima yanar dağı.Yani santral.Sürekli sızıntısı olan.

4 Nisan 2011 Pazartesi

BEŞİKTAŞ KIZ LİSESİ

Eski adı buydu...
Ben sevgili babamın mesleği gereği okul hayatım boyunca epeyce yer değiştirdim.
Ankara dan sonra İstanbul
Dönem ortasında geldiğim bu güzel lisede birbuçuk yıl geçirdim.
Birhayli de sıkıntı.Derslere uyum,arkadaşlara uyum derken ...Yıllar sonra okulda mezunlarla görüştük.
Meğer zaman ne de çoook geçmiş.Herbirimizde de izler bırakarak.
Ama deniz gene aynı.Değişmemiş....
Güzelim boğaz da
Bir de okulun merdivenleri....

31 Mart 2011 Perşembe

BAHAR GELDİ!

Bak, işte koruya bahar geldi.
Şu koşuşturmalı,savaşların hala sürdüğü
cinayetlerin işlendiği, yalan  dünyada içimiz azda olsa huzur doldu.



Geçmişi bugünü ve yarınıyla korudaki ağaçlar hep aynı döngüdeler.Kışın kuruyup dökülen yapraklar,baharda çiçek açan dallar.Yazında sararıp solan otlar.


Yaşam içgüdüsü her bir yanda sarıp sarmalıyor insanı.Herşey hep kötüye gidiyor gibi gelse de iyimserlik rüzgarları  yüreklerde gene de esiyor.


Bak işte koruya ,baharda geldi.Havadan sudan çiçekden böcekten söz etmek en güzeli.Bu güzelim bahar aylarında iyimserlikle dolduralım yüreklerimizi.Karamsarlık bize ne getirir ki?

Bak bloglarda açıldı.Japonlar radyasyon yayan santralin üzerini de örteceklermiş!


Şu erik ağacının bembeyaz çiçeği nasılda güzel.Bu da içimize bir damlada olsa su serpmiyorsa ne yapalım şimdi?

23 Mart 2011 Çarşamba

oh be

Günlerin akışı altında,neler olduğunu farkına varmadan martın 23 üne gelmişiz.Yaaa
Bir de baktım ki bloglar açılmış.
Yani artık yazabilirim.

OH BE

25 Şubat 2011 Cuma

ANA KUCAĞI

 Ege de  günbatımında kızımla oğlum
Bir gün arkadaşımdan  mail aldım.VE hayatım değişti! Demeyeceğim….


Çocuklarla ilgili bir şeyler yazarmısın dedi.Nasıl yani dedim …

Seve seve. Onlardan söz ederken başka boyuta olurum.Kendimden geçerim.Herkes gibi ben de çocuklarımı çook severim.Onlar ki benim hayata açılan pencerelerim.Herşeyim

Ve başladım yazmaya.Bir gecede bitti.Sonra düzeltmeleri falan .Günleeer geçti..

Bir cumartesi günü(5 mayıs 2010)ertesi gün de anneler günüydü.

Zil çaldı.Kim o dedim

Kargo …Herhalde bizimkilerin anneler günü süprizi  diye de heyecanlandım. doğrusu.

Gelen kargoyu heyecanla  açtım.Bir kitaptı!

“ANA KUCAĞI”

ANNELERİN KALEMİNDEN

ECE GÖKYAR

Coşkuyla karışık sevinç,merakla karışık heyecan duydum.Bir solukta da bitirdim.Ama önce 170.sayfayı okudum.(benim yazdıklarım )

işte böyle güzel bir anneler günü anısı...

Yarın, bu güzel yağmurlu günde sevgili Ecenin imza gününe gideceğim.(Urbanitas Kitap evi.Gümüşsuyu)

Biri kızıma diğeri oğluma, kitaplarını imzalatacağım.

Sağ ol ECE.

20 Şubat 2011 Pazar

KIŞ-SEBZE ÇORBASI

Bugün Pazar.Yağmurlu sisli soğuk bir İstanbul pazarı.Sıkıcı,bunaltıcı....


Her yerde olumsuzluklar,kötü haberler …..

Yaşama sevincinin dibe vurduğu anlar....

Ne yapmalı derken .....

Yağmur,çamur,soğuk demeden koruya vurdum kendimi.Yürüdüm...

“ne olacak bu dünyanın halı” çıkmazından az da olsa kurtulup huzuru buldum.

Emekli olup köşeye çekilip kitaplara dalmak var ama.Ona da çok var.....

İşte böyle  kaygılar  içindeyken ,açıkmaya başlayan ev halkı asıl görevimi hatırlattı.

Yemek yapmak.

Ben de daldım mutfağa:
Bir adet havuç,yarım kereviz ,yarım patates rendeledim.Havucun turuncusuna ,patatesin sarısına , kerevizin kokusuna hayran kalarak

Onları sıvı yağla hafif kavurdum.Üzerine az taze zencefil rendeledim.Onun kokusu da  inanılmazdı.

Soğuk su ilavesi ile sebzelerin diriliğini yitirmeden kaynattım.

Onlar kaynarken 2 kasık unu kavurdum.Yakmadan!

Kavrulmuş unu soğuk su ile karıştırdım.

Kaynamakta olan rendelenmiş sebzelerin içine ilave ettim.

Yani : haşlanmakta olan rengarenk sebzeler, kavrulmuş unla karışınca kıvamlı bir çorba oldu.

Tuz,karabiber ,kırmızı biber ve toz zerdeçal koydum(bir tutam)

Çorba kendi ritmini tutturup kaynarken diğer yemekleri hazırladım.

Bir de baktım ki hava kararmış. Ve  pazar gününün sonuna az kalmış….

"Resim:Eski gezilerden bir hatıra"

13 Şubat 2011 Pazar

Hatay Gezisi



Dedemin dedesi eski zamanlarda uzaklara gitmiş.Niye gitmiş orasını bilmiyorum ama döndüğünde eve gelen ziyaretçiler sormuş

-Eeee anlat bakalım.Yediğin içtiğin senin olsun.Gördüklerini duyduklarını anlat .

Oda başlamış anlatmaya

-Hana vardık yağmur dindi……

Sevgili Evliya Çelebi 40 yıl gezip 10 cilt kitap yazmış.Bizim büyük büyük dede de bir satırlık lafla işi bitirmiş.


Ben de dört günlük Antakya gezimi ;yedim içtim kilo aldım geldim diyebilirim.


Ama Antakya özetle:Saman dağı,amik ovası,asi nehri,mozaik müzesi eski zamanlar,medeniyetler korosu .
Ve sonuç olarak künefe:peynirli sıcak kadayıf
Gidin görün Eski Antakya evlerini gezin
Sıcak künefeyi her öğün ....

1 Şubat 2011 Salı

UFUKTA GEZİ

Bugün :Felekten bir gün çaldım.Üsküdar -Beşiktaş arası turladım.Kar soğuğu serinliğinde boğaz havası aldım.


Amacım Evliya Çelebi sergisi gezmekti.Gezme delisi olan herkes Evliya Çelebi yi özlemle anar.

Evliya Çelebi babasından izinsiz çıkar ilk yolculuğuna.(Demek izin alınırmış )Rüyasını da gördürür kendine..sonrasın da da  ilahi güçlere sığınıp alır izinlerini .(Bendemi rüya görsem ne İzin almak bir hayli zor.Halaaa)……

40 yıl gezmiş.Çiltlerce de yazmış.Gezdiği yerleri gördüklerini yiyip içtiklerini.

Sağ olsun UNESCO 2011 i EVLİYA ÇELEBİ yılı ilan etmiş.Doğumunu 400.yılı nedeni ile.

Bu serginin ardından ufukta bir gezi az da olsa yüreğime su serpti.

Dört gün Hatay .

Bırakıp İstanbul u geride ,çok eski zamanlarda da insanların yaşadığı yerleri görecek olmak heyecanlı değilmi?

29 Ocak 2011 Cumartesi

DOĞUM GÜNÜ

 Sevgili Bilgisayar:Sana çoktandır yazamadım.Malum ortalık hastalığı beni perişan etti.Neyse ki iyileştim.Hastalık kabusum sona erdi de geçikmiş olan doğum günü yazımı yazabiliyorum.


Günlük telaşlar karmaşalar arasında yaşayıp gidiyoruz işte.Arkamıza dönüp bakmayı unutup.Tıpkı sağlıklı günlerde hastalıkları unuttuğumuz gibi.

Ben de doğum günümde epeyca baktım geçmiş günlere...

Neyse:Bırakıp bunları yazımıza bakalım...
Ezberlerimiz vardır.Öğrenim hayatımız boyunca.Kafamıza kazınan bilgiler.Bir düzünenin 12 adet olduğu.Pi sayısı.314 Akdenizin bitki örtüsü.Yığınla bilgi.Beni en çok etkileyenlerden biri de yüzyıllardı.Birinciden başlayıp 21.ye kadar geldiğimiz yaşanan 100 yıllar.Şaka maka derken ben de yarım yüz yıl yaşamışım.
Dile kolay geliyor ama yarım yüz yıl.20. yy ın bitiminde doğup 21.yy da da yaşamak keyifli şey.Güzel dolu dolu keyifli bir yarım yüz yıl yaşamışım.Bir yarım yüz yıl daha yaşasam.Ne güzel olurdu.Niyetim öyle ama bakalım!!!!
Bu dünyayı gezip görmeden öte dünyaya gitmeye niyetim yok.