25 Aralık 2010 Cumartesi

GEÇEN YIL

Bilgisayarda eski yazıları karıştırırken keah grubuna  gönderdiğim yazıyı buldum.2009 giderken yazmışım....

"Bir türlü bitmeyen ev işleri,çocukların dersleri, evdekilerin dertleri.
Bir türlü gerçekleşmeyen hayallerimiz.Bir türlü gelmeyen yarınlar…
Ya da yaptığımız güzel şeyler.Bitirdiğimiz işler.Biten dertler.Sonuçlanan olaylar.gezmeler,sohbetler…


İşte böyle 2009 da bitti.Tıpkı diğer yıllar gibi.2010 geldi.Bir de bakacağız ki oda bitmiş.Bitecek.

Güneş her zamanki kayıtsızlığı ile doğacak sessiz sedasız.
Batarken tüm görkemi ile büğüklüğünü ispatlayacak bize
O doyumsuz görüntü ile.

Yine yaz geceleri ay çıkacak.Romantik akşamların davetiyle.
Yağmur yağacak,belki kar tatili olacak okullar yeniden.
Yine bebekler doğacak yaşamın hiç durmadığı hastanelerde.Morga kaldırılan ölüler olacak.
Yeniden açacak çiçekler ve yeniden esecek lodos.Huzur verici havayla.İşte böyle devam edip gidecek her şey …."

20 Aralık 2010 Pazartesi

KIŞ YEMEKLERİ

Eminönü kuşları..
                        Tabiki Zeytin yağlı pırasa.Kimileri burun kıvırsa da pırasa en favori kış yemeklerinden biridir.
Manavda çarşı pazarda salına salına durur.Nedense pırasalar tezgahkara serilmez.Boylu boyunca yatırılmaz.Dizilir sıra sıra.Poşetlere konulurken , tek bıçak darbesi ile  yeşil saplarından ayrılır.
       İşte o pırasalar temizlenip de  doğrandıktan sonra iyice yıkanıp tencerede yerini alır.
       Üzerine bir baş kuru soğan doğranır.Küp küp.
       Bir havuç ince dilimlerle eklenir.1/2 yemek kaşığı salça.ve zeytinyağı.
       Tuz,şeker.Zeytin yağlı yemekleri sulu sevenler için bir bardak da su.Kısık ateşte sebzeler reklerini değiştirip yumuşayana kadar da pişirilir.
       Sonuç da kolay hızlı lezzetli besleyici sebze yemeği.Sonrası sana kalmış.Ama balıkla iyi gidiyor pırasa.
Bir akşam sofrası:
     Önden  çorba .Hangisi varsa.
     Ardından  hamsi.(ızgara)
     Sonra bol limonlu zeytinyağlı pırasa.
     Ekmek de mısır ekmeği.
     Kakaolu tahin helvası .....
İstanbul..
İşte size  uzun kış gecelerinde içini ısıtacak ,karnını tok tutacak,  bir akşam yemeği.

15 Aralık 2010 Çarşamba

YA HAYAT

Ve kara göründü.İşler yola girmeye başladı yavaş yavaş.....




Hayat ansızın ne de başitleşiyor insanın gözünde.
Tüm çabalar,koşuşturmalar ,kavgalar,heyecanlar
bitiveriyor ansızın.Rüya gibi geliyor.Bumuydu diyorsun!
Haberler:Savaşlar,kan davalılar,töre cinayetleri
cinnet geçerenler.Tüm 2.sayfa haberleri.
Boşa dökülen kanlar hepsi.(Eğitimle  2.sayfa haberlerinin olmadığı toplum yaratılır ama.....Bu konu için ayrı blog yapmalı......)



Bunlar için değermiydi diyor insan. Soğuk kanlı olabilmeli,kuş bakışı bakabilmeli hayata...
Herkese yer var bu düyada.


Resim sergileri gezmeli,kitap okumalı,sinemaya gitmeli,dağ tepe yürümeli....


Başka bir pencere açmalı hayatta.Hayat katlanılmaz olduğunda.Derin bir soluk alıp şiir okumalı.Pencere kenarında.Yanında demli çayla.Ya hayat ..
Resimler:Yıllar önce yaşanmış yerler.Anılarda kalmış hayatlar.Bu anın kalacağı gibi.......

11 Aralık 2010 Cumartesi

TATLI YİYELİM

İşler ters gider ,canım sıkılırsa kendimi  tatlıya vururum.Ne olursa.Çukulata gofret,sütlü tatlılar,hamurlu tatlılar....
Onlardan biride irmik.Herkesin kolayca yapacağı,kolayca tüketebileceği cinsten.
Gelelim tarife:
-Bir bardak irmik
-Bir kaşık tereyağ-ile birlikte kavrulur.(Bu tatlı fıstıksız)
takii sarı irmik taneleri  kahverengine dönene kadar.
-bir bardak sıcak su
-bir kaşık şeker-ile birlikte eritilir.Karışım kavrulmuş irmiklere eklenir.Kaynamaya devam eden irmikler sularını çekip "tencere dibini tutma"dan ocaktan alınır.
-Bir paket şekerli vanilya eklenir.
İrmik tatlısı demlenmek üzere (havlu konulup) kapak kapatılır.
Gerisi sabrınıza kalmış.Sıcak sıcak yemek ayrı güzel.Dondurmalı yemek ayrı.


Tabiki sorunlar tatlı yemekle geçmiyor .Onları da çözeriz.Tarifleri var!

8 Aralık 2010 Çarşamba

RESİMLER

 işte böyle yerlerde saatlerce oturup düşüncelere dalmalı.
yalnızca sessizlik olmalı.

yeniden başlama gücü ile
yaşama geri dönmeli.....

7 Aralık 2010 Salı

ŞIVGIN

Kendi gitti
Kokusu kaldı evde
Her köşede hatıraları
                  Alışamadığım ayrılığı
Daha
Masadaki karanfillerin
Kokusu solmadı.
Gurbet
Saklanan gözyaşları
Gitmekmi zor
Kalmak mı
  yalnız
  geride
Şimdi:
Daldım karabatak gibi
Karanlıklara
Öfke ,kin, nefret denizine
Ne yeşillik var
Ne sonsuz mavilik
Ne sessizlik
                  Ama yinede
                  Çıkacağım bir gün
                   Sessiz sedasız....
                 

4 Aralık 2010 Cumartesi

KIRIKKALE KAHVALTISI

Ben hala bayram tatilindeyim. Merakla da Tayfur ailesinin yeni ferdi MEHMET ARSLAN I bekliyorum ama .Ondan da halaaa haber yok.

O daha dünyaya gelmenin gününü sayarken ,bende sabahları yaptığımız doyumsuz kahvaltıdan söz edeyim.Kalabalık kahvaltılar hazırlamaya yardımcı olsun..




İki demlik çay hazırlığı ile başlamalı ki çayın sonu gelmesin.Zeytin,peynir.Tabiki taze nefis köy peynirlerinden.Üzerine sıçak su döküp eritilen "sündürme peyniri "ekmeksiz de yersiniz.Tuzu biraz fazlaca ama ..
Bal,pekmeze gelince.Onlarda doğadan.Taze besleyici ,şifalı.Pekmez denildiğine göre öksürüğe bire bir.Sabah aç karna içersen.Ne öksürük kalırmış.Ne de kansızlık.Tabiki Kırkkalenin şifalı üzümlerinden.

Kırıkkale kahvaltısının asıl püf noktası menemen(bol yumurtalı) ve patates kızartması.Sabah sabah olurmu demeyin.Deneyin.
Herkes hazır olupta masaya geldiği an ;patateslerin,menemenin pişme zamanı da gelmiş olmalı.Sıcaklığı nefaseti azalmadan yenmeye başlanmalı.
Arada ceviz yemeyi unutmadan...
Ardından keşfe çıkmalı.
Onlar baraj gölünde turnaları avlarken bende seyretmeye doyulmayan görüntüleri kaydetmeye çalıştım.
Paylaşayım diye.