13 Mayıs 2017 Cumartesi

MUDURNU GÖYNÜK :1

Sevgili bilgisayar;


  Dağlar, ovalar,dağlardan çağlayan bereketli sular.Sularla beslenen verimli  topraklar.Tabi ki bu 

dağlar arasında sesiz sedasız salınan göller.Bunca güzellik ve berekete sıcak şifalı ılıcalar da 

eklenince ..Zaman ayırıp gitmek görmek yaşamak lazım elbet.Mudurnu ve Göynük ü.


  
  Bizde öyle yaptık; Mayıs ayının bir yaza, bir kışa benzeyen 

günlerinden birinde düştük yollara.   İstanbul-Ankara  devlet 

kara yolundan Akyazı sapağından çıktık.Cennete doğru yol 

alıyor gibiydik.Hedefimiz Sülüklü göl,Sünnet gölü,Mudurnu 

ve Göynüktü .
      
Mudurnu -Sülüklü göl yazılarını takip ederek  bin bir çeşit 

yeşillikler,dereler  arasından ,dolana ,dolana dağları aşırtıp sülüklü göle ulaştık. 

  Dağların yeşili göldeki suya yansımış .Her 

şeyden uzakta sesiz ,huzurlu sular rüzgarın önünde salınmakta.Sana düşen derin derin nefes alıp

- Yeryüzündeki huzur budur demek.

Sülüklü  gölündeki  bu güzelliği yeniden yaşamak için sünnet ve çubuklu gölleri de görmek gerek.

     Mudurnu.Göynük Eski zamanlardan beri yaşanmış  bereketli ovalar.Yeryüzünün  bu cennet 

küşelerinde insanlar ekip biçmişler,Yiyip içmişler.Yaşanmışlıkları bırakıp göçüp gitmişler.Yaşam 

döngüsü devam etmiş .Bu günlere gelinmiş.Evler,sokaklar,camiler,hamamlar kalmış geride.Bir de 

nesilden nesile aktarılan güzel lezzetli yemekler." Cevizli,keşli makarna ,mantı,etli yaprak dolması,kabak tatlısı ve birçoğu".Tadı damaklarda  kalan.



Sözün kısası :Gezilmeye,görülmeye,yaşanmaya değer memleket .

18 Mart 2017 Cumartesi


  “biraz da motivasyon”
      
           Her gün seni heyecanlandırsın.
                                                          Uyanıp kalktığında sıcacık yatağından .
                                                                                                                        Pencerenden gün ışığı girsin.
           Korkma aç perdelerini.Mızmızlanma.

Kahvaltını yap.Evdekilerle sohbet eşlik etsin ,keyif çayları ile kahvelerinin yanına .

Kitaplarını yanına al.Bir iki tane olsun okudukların ardı sıra.Her bitirdiğin kitap sevindirsin seni.

Unutma işleyen demir ışıldar.Beyine yeni bağlantılar kurulur.Gün gelir yaşlandığında korur seni hafıza kaybından .

Bir dene.Oku eline ne geçerse.Diz kitapları kütüphanenin raflarına.Oku  oku
  

           Gönlün yorulduğunda,karalar bağladığında ruhun çık dışarıya.Yürü.yürü yürü.Kalp atımını artır.Ki kan dolaşımın hızlansın.Her bir hücren beslensin,gelişsin.Sana teşekkür etsinler.

             Durma.Tembellik yapma.Koşabilirsin de .koş ,yürü, koş.


Hani kulaklık takıp da dinliyorlar  ya bir şeyler sokaklarda .Onu da yap.Dinlensin ruhun.O da beslensin .
        Adel in yada bir başkasının şarkılarıyla.Hangisiyse sevdiğin.


 Dur ,düşün neler isteyip neler istemediğini.Planlar yap.Günlük haftalık aylık.Disiplinle uygula
        Haydi : önce bir dene “.



17 Ekim 2016 Pazartesi

DÜŞLER:.: ile GERÇEK

“Düşler bitti

Her gün her gün yeniden kurguladığımız,dilediğimiz gibi sonlandırdığımız 

Parıltısıyla gözleri yakıp kavuran gerçekler göründü.Gölgelerin arasından.

Nasıl alışıp başa çıkacağız düşlerle yoğurup kavurduğumuz hayatın güzelliğinden sonra .
  

  Nasıl da güzeldi düşlerimiz.İlk annemizin yemekleriydi   tadına doyamadığımız.Ve hala o tadı ararız.


Emekleyip yürüyüp ilk okula başladığımız evimiz.

Sıcak,sevgi dolu huzur ve mutlu sıcacık anne kucağımız.Biten güzel düşlerden biriydi yalnızca.


Sokak lambalarının sarı ışığını daha da aydınlatan bekçi düdükleri.


Ne de huzurluymuş gecelerimiz..Uykunu en derin yeri geldiğinde kıvrılıp yattığımız sıcak yatağımız


Pazar kahvaltılarına sucuklu yumurtanın kokusuyla uyandığımız.
   

        İlle de bayram sabahlarımız.babamın yanında gururla izlediğimiz geçit törenleri.Kardeşlerim le gittiğimiz bol bayram harçlıklı “bayram ziyaretlerimiz” .


Baktım şöyle düşlere .Giderek giderek ağrır gibi gün.Ağarıp yeryüzüne çıkmış gerçekler.Düşleri yok sayıp.
   

               Düşlerin kayboldukça görürsün teker teker. Hiç kimse baban gibi koruyamaz seni.Baban gibi dürüst ve yalansız olamaz.
                

              Karşılıksız sevmeyi öğreten,sonsuz şevkat in mutluluğunu yaşatan güzel annen gibi sevmez seni.
         

Meğer karanlık kalpli insanların istilasına uğramış dünya.Onların yaptıklarıyla boğuluyor insanlık
   

Düş değil artık bu  gerçek



 



25 Ağustos 2016 Perşembe






“İçim darmadağınık.Neredeyim.Nasılım.

Ne suyun tadı var damakta,ne havanın .Ne esen rüzgarın savrulan saçlarda.Geceyi mi yaşıyorum 

karanlık yıldızlar arasında.Gündüzümü bilemiyorum.

                   Güneşin tadı da kalmadı .Sıcak sıcak içimizi ısıtan.Hani eskilerden insan sevgisi vardı ya yüreklerde.

Arıyorum.Arıyorum. 

Kaldırımlarda,köşe başlarında,sokaklarda,caddelerde yürüyen insanlar arasında.

Bulamıyorum.

             İnsanlar.Sağa sola koşuşan kalabalıklar artık.Yalnızca


  Hani yarınlardan hep güzel şeyler bekleriz ya .İçimizi umutla dolduran.O da yok.
                                                                                                                                       


Onu da bulamıyorum.Düşlerimin arasından.


Bilmem ki ne zaman gelir o eskilerden içimi ısıtan insan 

sevgisi.Boğazımı düğümleyen insanlık halleri.Yarına güzel gözlerle baktığım günler




28 Mayıs 2016 Cumartesi

ESKİ ZAMAN MAYISLARI

             Küçücük çocuktum ben.  Evimizin bahçesinde oynayan.
        
"Yazın mayısla beraber dutlar da olurdu.Yoldan geçen amcalar çağrılır, dutlara çıkarılır,evlerden

 çarşaflar ,sofra bezleri getirilir,iki kişi ile dört bir yandan tutulur ,çırpılan dutların patır patır gerili 

bezlere düşmesi dinlenir ,seyredilir ardından da evden getirilen tepsilere doldurulup pay edildikten 

sonra afiyetle yenirdi.Bazen aç gözlük yapıp karıncaların hakkı yerlere düşen dutlar da 

toplanır,üfleyip yenilirdi.Ne mikrop vardı ortalık da,ne hasta olunacağı fikri.Her şey tertemizdi       

küçücük çocuk gözümde.
    

              Derken günler geçer 19 mayıs gelir ,bir heyecan alırdı beni.Küçücük yüreğim pır pır der 

heyecanlanırdı.Liseye giden ağabeylerin,ablaların jimlastik gösterilerini izlemeye stadyuma gitmeyi 

dört gözle beklerdim.Nasıl da hayranlıkla izlerdim onları.Ulu önder Atatürk ün Samsuna çıkıp 

ülkemizi kurtarması ,yaşadığım huzurlu günleri ona borçlu olduğumu düşünüp ,güvende olduğumuz 

fikri sarardı dört bir yanımı.Savaştan çok korkardım.(yıllarca  komşumuz Yunanistan la yine savaş 

çıkacak korkusunu uzun yıllar yaşadım.Gazeteler  şöyle yazardı:EGEDE SULAR ISINIYOR )
         

            Küçücük çocuktum ben .Ne zaman büyümüşüm?.Ne zaman değişmiş 19 mayıs kutlama 

günleri?.Ne zamandır manavlarda karton kutularda satılıyor dutlar?.O hep korktuğum savaş.Ne 

zamandır bizle?.İnsanlarımız ölüyor.Yaşamaya doyamadan daha.
  

       Vatan sağ olsun diyorlar da.Niye hep beraber sağ olup bu güzel  memlekette yaşayalım 

demiyorlar.



İşte bu durum beni çok üzüp,öfkelendiriyor”





15 Mayıs 2016 Pazar

BAHAR ŞARKISI




Bugün her şeye yeniden 

Sıfırdan başla

Başlamak için ne çok geç ne de çok erken

Asıl olan enerji

Yüreğinden başlayıp

Vücudunun tüm hücrelerini saran 

O dağları devirecek olan 

Yaşama sevincinin meyvesi

Ne erken.Hayatının boş deneyim gölgesinde

Ne de geç

Geç kalmış olmanın korkusunun yanı başında

Tam zamanı

İşte bu an

Doldur ciğerlerini güzelim bahar havasıyla

Ne Mutlu sana 

Haydi kalk yürü

Yeni başlangıç zamanı şimdi

Dört bir yanını saran sevincin ,enerjin yeter sana 






30 Nisan 2016 Cumartesi

kafasını çıkaran kaplumbağa




                  Gönlüm allak bullak,düştüm yollara.Bu güzel coğrafyanın kaderi.Savaş hiç 

bitmiyor.Başucumuzda.Bazen diyorum:Ey insanlık.Nasıl uyuyorsun geceleri.
     
Olan bitenler.Kan gölüne dönen yerler.Zavallı Asya.

                       Batıda bir bebek  her gün ki banyosunu yapıp annesini  sütüyle doyduktan sonra mışıl 

mışıl  uyuyor  sessiz sokakları olan güzel evinde.Zavallı Asyalı çocuklar.Ha düştü ha düşecek 

bombaların arasında temizlikten uzak,doymadan yenik düşüyorlar insanlık içgüdülerine.

 Buna benzer yığınla dünya ve memleket meselesi.Senin peşini bırakmasa da     ben dünyayı 

dünyanın yükünü bir yana bırakıp daldım kırlara çimenlerin çiçeklerin arasına yani : yine de düştüm 

yollara .
                  Aylardan nisan sonu.   Mevsimler kimseleri dinlemeden yollarına devam ediyor.Yaz kış 

ardı sıra baharlarla beraber döngülerini sürdürüyorlar.Biz zavallı insanlar, yıllar geçtikçe iyiye mi 

gidiyor kötüye mi hiçbir  şey anlayamadan sürüklenip gidiyoruz akreple yelkovanın ardından .
          

                   Mayıs gelecek sonra.İlk baharın kış ılığı güneşli güzel günlerdeyiz  aslında.Önümüz 

yaz.Kışın soğuk  günleri özletecek kendini. 

                 Karşılar orman.Rüzgarın önünde salınıp duruyor çamlar.Yeşilin rengarenk olduğu 

kıyılar.Ardından masmavi deniz .Göklerin maviliğine karışır beyaz bulutlar.Her bir dalga,her bir 

rüzgar her bir bulut , yaşama sevinciyle doludur.Hiç merak etmeyin.Görebilirsiniz.İsterseniz.
     

             Ansızın; yeni yeşermiş  otların,çiçeklerin arasında kıpırtı oldu.Kaplumbağa  yeşilliklerin 

arasından çıktı karşıma. Durdum.Sessizce .Dama tahtası gibi koyulu açıklı kahverengi kabuğu ile 

minik yeşilimsi kafasını  çıkarıp düştü yollara.Yavaş yavaş .Sonra da  telaşla bir yabancının 

korkusuyla çıktığı gibi girdi yeşilliklerin arasına.Bakakaldım ardından.Dudaklarımda gülümsemeyle.
               

      Tüm karamsar düşünceler,yüreğimi daraltan duygular uçup gitti.Bir kez daha yaşama dair güzel 

duygular  yüreğimde.


Ancak yinede dedim kendi kendime ; çocukların yaşayacağı güzel günleri  var . Bekliyor onları.”


                     

        Bu da :  Bilgisayarın üzerine   uçup konan

UĞUR BÖCEĞİ

Ne diyor  acaba ???