27 Eylül 2015 Pazar

KARAMSAR YAZI- II-




            Ya sevgili bilgisayar.Biraz dertleşelim.Cevapsız sorular olmaya başladı hayatımda
   Yaşadıkça.

Çocuklar büyüdü.Senin yanıbaşında  senden bir parçayken,karşında birey oluverdiler.İşte o zaman o cevapsız sorularla karşılaşıyorsun
              -Ne zaman büyüdü bunlar?                                                                                                                                                  
Annene ,babana bakıyorsun.Hayatta yaşlılık diye bir şey varmış.Farkına varıyorsun.Sonra anneciğim soruyor.
              -Ben niye böyle oldum?

Çevreni şöyle bir kenara bırakıp kendine yöneliyorsun.Kalp çarpıntıları başlamış,tansiyon yükselmeleri de ,uykusuz gecelere diz ağrıları da eklenince diyorsun ki kendine
              -ne oluyor yahu?

Aklından film şeridi gibi yapacakların geçiyor.Okuyacak kitapların raflarda daha.Gezip görülecek yerler sıra bekliyor.Eh söylenecek sözler de var daha.
             -nasıl yetiştireceğim bunları? Sorusu cevapsız kalıyor.
Halbuki kırk kere söyledi annen.

Her şeyi  zamanında yapmak lazım.Bugünün işini yarına bırakmamak lazım diye……

                                                                               “anne sözü dinlemek varmış”

         

11 Eylül 2015 Cuma

KARAMSAR YAZI


YA sevgili bilgisayar:

Ben burada börtü böcekle uğraşırken,insanlar evlerinde mutlu mesut olsun hasta olmasın,nöbetler  iyi geçsin diye evrene iyi niyetlerimi yollarken.
Bak şu memleketin haline:

        Beyler ,hanımlar  rahat  koltuklarında gerilip oturuyorlar.Masa başında senaryolar kurguluyorlar. Olan biteni de sanki film seyreder  gibi seyreyliyorlar...yazıklar olsun


       Biliyorsunuz işte:Bu ülke Anadolu coğrafyası karışık halklarının yaşadığı yer.Ne diye ayrıştırdınız inlanları:Türksün,Kürtsün,layiksin,dindarsın,ateissin,Atatürk cüsün. Yani ne olursan ol ötekisin.Düşmansın.
       
       Atatürk ilkeleri  diye bir şey vardı.Bize ne öğretildi.Yurtta barış.Dünyada barış.Bizim ne işimiz var .sınır ötesi ülkelerin işlerinde.
             
           Ateş düştüğü yeri yaktı .En çok ağlayan anneler oldu.
      
           Avrupa oturduğu yerden bakıyor.Uzaklardan olan bitene.

Karamsarım:İşte böyle iş çığırından çıkar.İnsanlar arasındaki ayrımcılık giderek açılır.Yüreğimde kalan son insan sevgisi kırıntılarıda yok olur diye.......
   




21 Ağustos 2015 Cuma

BARDAĞI TAŞIRAN SON DAMLA



             Bardağı taşıran “son damla” dır hayatta.Beklersin beklersin.Son anda şıp diye bir damla düşer.İşte bardak taşmıştır.Artık volkan patlamış,Lavlar saçılmıştır.Aynı zamanda fay hattı kırılmış,8 şiddetindeki deprem  gerçekleşmiştir.Vay haline işte…


         

    Neden dersin .Bu son damlayı beklemişim.Zaten hep boş muş  yarısı bardağın.



           İşte son günler hep böyle geçti.Ha kuruldu ha kurulacak diyerek beklenen hükümet görüşmeleri.Bilmeliydim ki politikacılar memleketi değil kendini düşünür.Ve insanlar doyuramadıkları ego denilen bencillikleriyle boğuşur.İlla son sözler onlar  tarafından söylenir.Ve illaki de onlar en doğruyu bilir.Ve dünya bunu üzerine kuruludur.Olan ölenlerin geride bıraktıklarına olur.




Örnekler çok.Bardağa düşen son damla ile ilgili.Herkes kendine yorsun özet olan bu hikayeyi.Ve karar versin dolu mudur ,boş mudur bardak














18 Temmuz 2015 Cumartesi

ESKİ BAYRAMLAR





Nerede o eski bayramlar demeyeceğim.Her yaşanan gün kendine güzel.eski bayramlar yaşandı bitti.


Yeni bayramlara bakalım.Ama kısacık hatırlama:


      Eski bayramlarda :bayram öncesi  bir telaştır alırdı annemi.Önce kıyı köşe ev temizliği.Ardından yemek hazırlıkları.Üç, dört günlük ve herkese yetecek.

     Tüm bunların arasında bizlere bayramlık giysiler hazırlardı.Bayram günü yeni giyelim diye.

Sabırsızlıkla beklediğimiz bayram sabahı geldiğinde anneciğim erkenden kalkar, babamla ağabimi bayram namazına yollar,kahvaltımızı hazırlardı.

        Sonrası bir telaş,bir telaş.Gelen giden.gelen  giden.En keyifli an;verilen bayram harçlıkları ve mendillerdi.,

        Bazen de memlekete giderdik.(Sanırım tatil uzun olduğunda)Bu gidişlerin keyfi başkaydı.

Dedeler,amcalar,halalar teyzeler,kuzenler…İnsanın içini ısıtan kalabalık yemek sofraları.
  
       Hep güzel şeyler kalmış aklımda.Bir de; gönderilen kartpostallardaki;"Büyüklerin ellerinden küçüklerin gözlerinden öperim "tümcesi.

Sonraları bitmek tükenmek bilmeyen yorucu,hüzünlü bayram nöbetleri…

                    Şimdilerde ise bayram demek tatil demek.Bayram kutlamaları ise  da sanal ortamda

.Dinlenmek,gezmek.Dost akraba gezmeleri değil tabi.Seyahat şirketlerini düzenlediği  bayram ayarlı turlar.Ya da diğer geziler.
   

                       Gelecekte çocuklar böyle hatırlayacaklar eski bayramlarını.


        -Uzun bir tatil olmuştu….

Ben yine de "Büyüklerin ellerinden,küçüklerin gözlerinden öperim"



   




12 Temmuz 2015 Pazar

TAVAKLI İSKELESİ



     Eski zamanlarda Larissa derlermiş buralara.Dağların ,denizlerin, gökyüzünün doldurulmadığı güzel günlerde;


         Sakar dağı  ormanlarındaki  meşe ağacı palamutlarını gemilere yükleyip uzak diyarlara satıp para kazanırlarmış.

         Gün gelmiş kimya sanayi boya üretir olmuş,meşenin palamutları gözden düşmüş.Adı dışında  deniz kıyısında da iskele kalmamış.
         
           Korunaklı,azgın dalgalara geçit vermeyen sessiz huzur içinde  koy burası.

Ben deniz ve sessizlik dedirtiyor insana.Gün batımı ise harika.Hele de gökyüzü bulutluysa.İnsana doyumsuz görsellik sunuyorlar beraber.Geceleri ise yıldızların dansı.
          
          Deniz ,kum ,güneş, üçlemesinin devamı.
    
  Denizin kıyısında oturup oynaşan dalgaları seyre dalmak,ufka bakıp ,kendini unutmak.yapacağın bu.


Gün gelip gitme vakti geldiğinde sudan çıkmış balık gibisin.Şehre yola çıktığında tatlı rüyan da son bulmakta......


10 Haziran 2015 Çarşamba

OYAT KAPLICALARI


Kaplıcalar alışkanlık yapar derler 

Doğruymuş.düştük  yollara , 

    OYLAT kaplıcalarına

Nedense;navigasyonla gidelim dedik.Yazdık;Bursa –İnegöl-oylat kaplıcaları:
“Kız dediki:rota hesaplandı.100m sonra hafifce sağa.1 km doğru,ansızın rotadan çıktınız.”lafları arasında herhalde kısa yol deyip vurduk arabayı dağlara.

       Biz yolun güzelliğinin büyüsüne kapılıp,navigasyondaki sesi dinledik.İznik gölü kıyısından terk edilmiş köyleri geçerek ,yeşil yeşil görerek dünyayı ,dağları geçtik.Kuş sesleri,yeşilin bin bir tonu,çeşit çeşit ağaç.Daha ne isteyelim.Birazdan ana yola ulaşırız umuduyla dağ yolundan devam ettik.

             Ansızın," rotadan çıktınız" dedi.
   
          Navigasyonsuz günlerdeki gibi  sorarak bulduk oylat kaplıcalarını…


  40 derecede içilebilir,dengeli anyon ve katyonları olan yer altı kaynak suyu.Tertemiz hamamı ile su şifa dağıtıyor.Adı da tam bir şehir efsanesi.
                   Hastalanan tekfur kızı buraya ölmeye bırakılmış.Öl-yat demişler zavallı kızcağıza.Kim bilir  ne derdi vardı.Daha hayatını başında,belkide sevmediği yaşlı bir adamla evlendireceklerdi.Efsaneye göre de ; kaplıca suyunu içmiş.Sularında yıkanmış ve iyileşmiş.

     

  Yolunuz Bursa ya düşer ise İnegöl ü geçip oylata ulaşın derim.Sıcak su,kaplıca suyu olursa iyi geliyor.Gerçek….





23 Mayıs 2015 Cumartesi

BİR ŞEHİR-ÜÇ ŞELALE


 kestel  kürekli  şelalesi;                                       oylat şelalesi




kestel saitabat şelalesi






Günlerden bir gün yolunuz Bursa ya düşerse eğer;

            Nereden geldiğini , nereye akıp gideceğini bilmediğin sonsuz coşkuyla çağlayan,akıp giden şelaleleri görmeden gelmeyin.

     Sen oradasındır.Sonsuz keyifle seyrediyorsun kayaları yara yara akıp giden suları.

     O ise   derki;ey insan oğlu.Bugün varsın yeryüzünde,yarın yoksun.

Nedir bu telaşın.Göremiyor musun bu sonsuz evrendeki küçücük yerini.Şu akan sudaki damla kadarsın.
  

        Bırakıp bu hüzünlü duygularını, orman içinden ağaçların arasından, şehre dönersin.

(Oylat şelalesi Bursa İnegöl  oylat kaplıcalarını yakının da.Saitabat ve Kürekli  şelaleleri Bursa Kestel de)


   Kim bilir; bu güzel yurdun hangi yöresinde ,böyle çağlayan şelaleler vardır .İnsana ders veren.