Küçücük çocuktum ben.
Evimizin bahçesinde oynayan.
"Yazın mayısla
beraber dutlar da olurdu.Yoldan geçen amcalar çağrılır, dutlara
çıkarılır,evlerden
çarşaflar ,sofra bezleri getirilir,iki kişi ile dört
bir yandan tutulur ,çırpılan dutların patır patır gerili
bezlere düşmesi
dinlenir ,seyredilir ardından da evden getirilen tepsilere doldurulup pay
edildikten
sonra afiyetle yenirdi.Bazen aç gözlük yapıp karıncaların hakkı
yerlere düşen dutlar da
toplanır,üfleyip yenilirdi.Ne mikrop vardı ortalık da,ne
hasta olunacağı fikri.Her şey tertemizdi
küçücük çocuk gözümde.
Derken günler
geçer 19 mayıs gelir ,bir heyecan alırdı beni.Küçücük yüreğim pır pır der
heyecanlanırdı.Liseye giden ağabeylerin,ablaların jimlastik gösterilerini
izlemeye stadyuma gitmeyi
dört gözle beklerdim.Nasıl da hayranlıkla izlerdim
onları.Ulu önder Atatürk ün Samsuna çıkıp
ülkemizi kurtarması ,yaşadığım
huzurlu günleri ona borçlu olduğumu düşünüp ,güvende olduğumuz
fikri sarardı
dört bir yanımı.Savaştan çok korkardım.(yıllarca komşumuz Yunanistan la yine savaş
çıkacak
korkusunu uzun yıllar yaşadım.Gazeteler
şöyle yazardı:EGEDE SULAR ISINIYOR )
Küçücük çocuktum
ben .Ne zaman büyümüşüm?.Ne zaman değişmiş 19 mayıs kutlama
günleri?.Ne
zamandır manavlarda karton kutularda satılıyor dutlar?.O hep korktuğum savaş.Ne
zamandır bizle?.İnsanlarımız ölüyor.Yaşamaya doyamadan daha.
Vatan sağ olsun
diyorlar da.Niye hep beraber sağ olup bu güzel
memlekette yaşayalım
demiyorlar.
İşte bu durum beni çok üzüp,öfkelendiriyor”