VE TUR BAŞLADI
“Sanırım işi bırakmanın keyifli bir yanı da hafta içi sabahları herkes işe giderken senin “tur” ile şehri gezmeye başlaman.
Günlerden çarşamba. Mevsimlerden kış. Hava soğuk değil. Yağmur yok. Şehri gezmek için güzel zaman. Dolmuşlar, otobüsler, vapurlar insan taşıyıp duruyor. Her yan kalabalık.
Sense başlangıç yerine geliyorsun gezilecek rotanın. İstanbul Tükenmeden.(Nasılda anlamlı) Fener, Balat turu.
Şehir almış başını gidiyor. Günü yaşamak için. Ben ise ta eskilere gidiyorum kaldırımlarda yürürken. Hala sağlam kalmış surların kırmızı tuğlalarına takılıyor gözüm. Aralardan fışkırmış yeşillikler, hayran hayran bakıyorum. Bir hamam dan söz etti rehberimiz .Mimar Sinan eseri. Yıkılıp kaybolmamış hala. Restorasyonu, yeniden canlanmayı bekliyor. Restore edilip hayata döndürülmüş fener evleri ki zamanında zenginleri haliç kıyısındaki yalılarıymış. Ahşap kısımlar yanmış. Taş, tuğla duvarlar restorasyonla yeniden günümüze uyarlanmış. Sergi mekanlarına dönüştürülmüş. Evler yan yana, daracık sokaklar; Camiler. Kiliseler. Sinagoglar. Yanlarında Haliç'in suları. Balığı bol, bereketli ,tertemiz olmalı eskiden. Fener, Balat, Cibali setleri ve onun Haliç kıyısındaki sahilleri.
Şehrin eski şekercisini, meşhur işkembecisini ,şarkılardaki Agora meyhanesini, eski dükkanlarını görüp iç geçiriyorsun. Yıllarca yaşanmış ,halada yaşanılan yerlerde gezerken ,tükenmesin buralar diye umut ediyorsun.
Tur bitiminde “dünyaya dönmek” zor olsa da şehrin akşam telaşına kapılıp gidiyorsun.