Ne zamandı hatırlamıyorum.Neredeydi iyi biliyorum.
Geçen zamanlar,kaybolan mekanlar.
Dünyanın en acımasız kuralı olmalı....
BUNLAR DA VAR:
Bir kar tanesi düştü toprağın üzerine.Hemen eridi.Ardından bir kar tanesi daha.O da eridi.Ardından taneler artı artı.Toprak görülmez oldu.Her yan bembeyazdı.Pırıl pırıl parladı kar.Güneş ışıklarının altında.Birkaç kuş uçup geçti telaşla. Haber yetiştirecekler gibi…
Bu aslında bir rüya idi
Evin tam orta yerinde
toplanmışlardı.Kadınlar ve çocuklar vardı yalnızca.Ortadaki boşluğun etrafına
bir sıra sandalye konulmuştu .Hatırı sayılır kişiler oturmuştu az sayadaki
sandalyeye.Çoğu ayaktaydı.Dizi dizi sıralanmışlar müziğin ve oyunun başlamasını
bekliyorlardı.
Müzik başladı,ikişer ikişer oynadılar .Kıvrak
kıvrak,ellerini şaklatarak.
-Ayaklarım gitmiyor buna . dedi ve yerine oturdu hafif utanarak.Kimse ısrarcı
olmadı.Çaldıkları müziği değiştirmedi.Zaten de oynayanlar çoktu.Kimse
fark etmedi bile genç kadının oyunu bırakıp yerine geçtiğini.
Elindeki defi yanındaki arkadaşına uzattı.Def çalıp türkü
söylemekten yorulmuş,sesi de biraz kısılmıştı..Sen devam et , ben yoruldum dedi
…
Aslında o bir tepsiydi.
Yavaş yavaş karardı
her yan.Ormandaki ağaç gölgeleri giderek kayboldu.Şimdi orman kocaman bir
karanlık oldu yeryüzünde.Gecenin karanlığından ayrı.Ansızın ay doğdu.Karanlıklarda mavi beyaz bir aydınlık
oldu……
Aslında bu bir masaldı.