27 Ekim 2010 Çarşamba

MENEMEN

    Ne güzeldir yaz aylarında deniz kenarında menemen yemek.Tuzlu Akdeniz   denizinden sonra .Bastıran sıcaktan kaçış.Sade,temiz bir köşede ağaçların altında menemen ısmarlayıp ayranla içmek peşinden de demli çay.Yada başını hafif döndüren yaza yakışır sarı renkte buz gibi bir bira.Tüm yorgunluğun,açlığın gittiği anlar.
      Menemen: Herkesin de bir menemen tarzı vardır hayatta.işte benimki
      Önce soğanları soyup ikiye kestikten sonra yarım  halka doğrarım.Kızgın az ayçiçeği yağlı tavaya aktarıp diriliğini kaybetmeye başlayınca 1 kesme şeker atarım tavaya.
      Şeker eridiğinde yeşil biber,kırmızı biber,sarımsak .Hep beraber karışrırıp tavanın ağzını kapatırım.Ki hepsi beraber harmanlanıp yumuşasın.
      Ardından kabukları soyulmuş domatesleri halka halka dorayıp soğan biber karışımına yallarım.Peşlerine domates ve biber salçasıda yolladımmı.İşlem tamam.
      Onlar sularını çekip pişmek üzereyken  tüm baharatkları(tuz ,karabiber ,kekik,kimyon) koyduğum karışımı dökerim. 
      Sonra  yumurta sayısı kadar çukur açıp  yumurtaları kırarım menemenin içine.
      Üzerine ince ince doğradığım nane, maydanoz, reyhan(az ) karışımını yumurtaların akları beyazlaşmaya yüz tuttuğunda tüm tavayı kaplayacak şekilde serpiştirip kapağı ve ocağı kapatıp insanları sofraya davet ederim.Menemen hazırrrr diye.Yanına bol çeşit ekmek,yoğur ayran vs…


Sonra uzanıp kumsala gökyüzünde salınan bulutları seyre dalalım.Hayallerimizle birlikte.

24 Ekim 2010 Pazar

ÇELİŞKİ

 Cuma akşamı lodos rüzgarının ılık havası ,pazar günki güneş, yüreklere ferahlık verdi hafta sonu.
Fırsattan yararlanıp Kadıköye yürüdüm.Her yer insan ,her yer araba.Kalabalık.Kimileri yanlız oturmuş kahvelerde.Hüzünleriyle birlikte.Kimileri kalabalık çoluk çocuk.Pazarın  keyfini beraber çıkarıyorlar.Kimileri iki kişi.Yeni yeni sevda var üzerlerinde.Herkes rengarenk ve şekil şekil.Ne güzel!
Balık pazarına doğru yürüdüm . Balık bollaşmış ,ucuzlamış.Palamut ,tekir,sarıkanat,çinekop tabiki hamsi.Alıdım.temizleyip derin dondurucuya koymak için.Kışın afiyetle yemek üzere.
Derken derken derken......
Kalabalık üzerime üzerime gelmeye başladı.Ruhumu daraltıp bunalttı.Trafik yoğunlaştı.Sokakalarda sabahki huzur kalmadı.Yoruldum....
İşte bu çelişki.Bir türlü çözemediğim.
Düşünmeyi bırak gülay.Balıkları temizle,fırına koy.Yemek yiyelim.Sabah iş bizi bekliyor.Değilmi ?
İşte çelişkinin çözümü...dedim kendi kendime...















Koruda durmadan çalışan karıncaların resmi.

16 Ekim 2010 Cumartesi

kriz

krizdeyim
gezme krizim tuttu yine
gitmek istiyorum uzaklara
herşeyi geride bırakıp,yolculuğa çıkmaya.
Ege kıyılarında batırmak güneşi
Ya da harabelerde gezinmek sesizce
 yaşanmışlıkları duyarak







Sonsuzluğa kulaç atıp yüzmek akdenizde.
Karadenizde dağların buğusunda kalmak
Kırlarda yürümek

15 Ekim 2010 Cuma

OH BE

Sonun da kurtuldular.
Günlerce yerin 700m altında yaşamak.Çok zor ....
Yaşama iç güdüsü ,temel güdülerin en güçlüsü olsa gerek.
Her biri kapsülle çıkarıldıklarında ne çok farklıydılar.Gözlükleri,giysileri ile belgesel çeken amerikalılır gibiydiler.Yerin altında yarı ölü hayatı onlar yaşamamışlar gibi.Herşey unutulmuş gibi.Kurtulamayacaklar düşüncesiyle üzülüyordum.
Ama kurtarıldılar....
Onların adına sevindim
Yeniden doğmuş gibi olmuşlardır herhalde..
Bir de herkesin  onları gözyaşları içinde izlemiş olmaları .
Herkesin ortak sevinci oldular.İnsanların ortak gözyaşları
Bende  birkez daha  sevindim.
Hala insanlık varmış dedim.Ölmemiş daha...

10 Ekim 2010 Pazar

YEŞİL ÇORBA








Yaz bitti
Babamın bahcesindeki domatesler kızaramadan.
Olsun Onlarda işe yaradı.
Yeşil çorba oldular.
Nasılmı?

Resimdeki yeşil domatesleri rondodan geçirip az yağda kavurdum.
2 kaşık kepekli unu 2 bardak su ile inceltip sotelenmiş domateslere ekledim.Kaynadıktan sonra el blendırı ile domatesleri iyici ezdim.
Ardından 2 bardak sıcak su ekledim.Üzerine irmik serpip kaynamaya bıraktım.
Yeşil renkli çorba artık hazırdı.
Nane,kızarmış ekmeklerle sofrada yerini aldı.

9 Ekim 2010 Cumartesi

NÖBET

Zaman:Hiç durmaz.Duran bizizdir aslında.Ya da saat.Durduran bizizdir.Onu ve zamanı.Birde fotograflar.Onlarda da asılı kalır zaman.
İşte dün gece nöbetten bir an.Bir fotograf.İki dakika mola.İki bardak çay.
Gerçektende hastanelerde hiç durmaz zaman.Nöbet değişimi olur.Devir teslim.Sesiz bir törenle.İyi nöbetler dilekleri ile son bulur.
Hep hareket.Giden gelen,telefon sesleri ,koşuşturma.Hiç durmaz zaman dersin ama bir an gelir.Her yer sesiz.
İşte o an; karanlığın bitip de günün aydınlanmaya durduğu zamandır.Her yer sessizdir.Çıt çıkmaz.Dünü gidip bugünün geldiği an.Zamanın kısacık durduğu .
Gün  hızla ağarmıştır artık.
Yeniden başlamışsın gibi gelir insana.

6 Ekim 2010 Çarşamba

sevgili bilgisayar

Gün ağarmaya başlamıştı.Yorgun bedenime, ruhumun yorgunluğu da eklenince yaşam  zor geldi.
Ne güneş vardı gökyüzünde içimi ısıtacak nede iyi haberler.
Kambur üstüne kambur dediklerinden.Büküldü belim.Soluksuz kaldım.


Eve gittim.Beyaz peynir,domates,elma marmelatı,zeytin ,çay.Klasik sabah kahvaltısı.


Ardından :Nilüferin ruhu dinlendiren güzel sesi ve şarkıları. Ahmet Ümit in İstanbul Hatırası.Biraz şimdi biraz geçmiş.Az ama derin huzurlu uyku.

Şimdi:Yavaş yavaş dağılan karabasan.Yağmur sonrası açan güneş gibi zaman.