7 Aralık 2010 Salı

ŞIVGIN

Kendi gitti
Kokusu kaldı evde
Her köşede hatıraları
                  Alışamadığım ayrılığı
Daha
Masadaki karanfillerin
Kokusu solmadı.
Gurbet
Saklanan gözyaşları
Gitmekmi zor
Kalmak mı
  yalnız
  geride
Şimdi:
Daldım karabatak gibi
Karanlıklara
Öfke ,kin, nefret denizine
Ne yeşillik var
Ne sonsuz mavilik
Ne sessizlik
                  Ama yinede
                  Çıkacağım bir gün
                   Sessiz sedasız....
                 

4 Aralık 2010 Cumartesi

KIRIKKALE KAHVALTISI

Ben hala bayram tatilindeyim. Merakla da Tayfur ailesinin yeni ferdi MEHMET ARSLAN I bekliyorum ama .Ondan da halaaa haber yok.

O daha dünyaya gelmenin gününü sayarken ,bende sabahları yaptığımız doyumsuz kahvaltıdan söz edeyim.Kalabalık kahvaltılar hazırlamaya yardımcı olsun..




İki demlik çay hazırlığı ile başlamalı ki çayın sonu gelmesin.Zeytin,peynir.Tabiki taze nefis köy peynirlerinden.Üzerine sıçak su döküp eritilen "sündürme peyniri "ekmeksiz de yersiniz.Tuzu biraz fazlaca ama ..
Bal,pekmeze gelince.Onlarda doğadan.Taze besleyici ,şifalı.Pekmez denildiğine göre öksürüğe bire bir.Sabah aç karna içersen.Ne öksürük kalırmış.Ne de kansızlık.Tabiki Kırkkalenin şifalı üzümlerinden.

Kırıkkale kahvaltısının asıl püf noktası menemen(bol yumurtalı) ve patates kızartması.Sabah sabah olurmu demeyin.Deneyin.
Herkes hazır olupta masaya geldiği an ;patateslerin,menemenin pişme zamanı da gelmiş olmalı.Sıcaklığı nefaseti azalmadan yenmeye başlanmalı.
Arada ceviz yemeyi unutmadan...
Ardından keşfe çıkmalı.
Onlar baraj gölünde turnaları avlarken bende seyretmeye doyulmayan görüntüleri kaydetmeye çalıştım.
Paylaşayım diye.

20 Kasım 2010 Cumartesi

TATİL

İstanbul-Ankara arası otoban.Arada Bolu Dağı Tüneli.Işıl ışıl.

Kırıkale,Kayseri,Bünyan:Sımsıcak dostluklar,uzun sohbetler,nefis yemekler.Hangisinden söz etsem ki..

KÜLTEPE-KANİŞ harabeleri.Taşların arasında yüzyıllar önce yaşanmış hayatlar.Nezaman harabe,müze gezsem aklım hep oralara takılı kalır.Şimdi olduğu gibi.
Ben hala köydeyim.Uzayıp giden tarlalarda.Sohbetlerde..

Hala harabelerdeyim.Hüzünle beraber merakla..

Hala göl kıyısndayım.Ulvi sessizlik ortasında.Balık avlayanlarla...

Upuzun ama kısacık olan tatilimi dolu dolu yaşayıp geldim .Aklımı oralarda bırakıp.....





12 Kasım 2010 Cuma

İYİ BAYRAMLAR







Bir bayram daha geldi işte.Biraz tatil aslında.Hemde upuzun.
Böylesi özel günler beraberinde hüzünde getiriyor.Anneler günü örneğin.Küçükken okuduğum üvey anneli hikayelerin hüznünü .Yada annesi yanında olmayanların .Bayramlar.Ayrı bir hüzündür.Mezarlık ziyaretlri ile başlayan. "Dargınların barıştığı bayramlar "deriz ama o dargınlıkların hatırlandığı anlardır aslında.Bayram uzun da burada keselim.Bir de sevgililer günü var.Sonnradan başımıza musallat edilen.O hüzünlü değil ama...Fazla da hüzünlenmeden
Bu bayram; işler yolundaysa keyfini sürün.Değilse, işleri yoluna koymayı deneyin.
Yola girmez gibilerse de salın gitsin.





10 Kasım 2010 Çarşamba

SAYGI

Bazı şeyler vardır yaşamda.Asla taviz veremeyeceğiniz.
Kıymetini kaybetme kaygısındayken anladığınız.
Minnetle,şükranla saygıyla andığınız.
İşte o önderimiz.

Bugünleri yaşıyorsak,
Kadın, erkek beraber
Eşit çalışıyorsak ,
Söz sahibiysek her alanda.
Kadın olarak
Ona çok şey borçluyuz.

Okumadıysanız lütfen okuyun:ATATÜRK le ilgili kitapları,kurtuluş savaşını.Bilmediğimiz ne çok şey varmış diyeceksiniz.
ATATÜRK"E ,ÜLKEMİZE,HAKLARIMIZA SAHİP ÇIKALIM.
Yalnızca kendimiz için değil.Kızlarımız,torunlarımız için.Bu ülke kolay kurulmamış.Unutmayalım.
ATAMIZI SAYGI VE MİNNETLE ANALIM

7 Kasım 2010 Pazar

Zeytinyağlı Ispanak

Ölüm,yaşam vs derken derin ve ağır konulara dalmışım.Hayat devam ediyor.Engüzel örnek.Evdekiler acıkıyor.Yemek istiyor.
"akşama ne var"diye
Bende ıspanak pişirdim.Zeytinyağlı.Sakın hafta içi yapmayın.Zaten zaman kıstlı.En güzeli hafta sonu.Uğraş dur.Ispanakları temizleyip yıkamak için.
Mutfaktakta geçen  zaman ,yemek hazırlıkları ,sonrasında hep beraber yenen akşam yemeklerinin tadı da olmasa..Bu kadar zahmete değermi diyor insan.Neyse.Gelelim zeytinyağlı Ispanağa.
İyi yıkanmış ,yıkanmış ıspanaklar sapları ile doğranır.Üzerine :
-doğranmış  kuru soğan
-küp doğranmış domates
-domates salçası
-3-5 diş sarımsak
-tuz,bir adet kesme şeker
-ve yarım bardak pirinç
-az miktar su tüm malzemeleri kat kat tencereye koyup kısık ateşte pişirilir.Pirinçler yumuşayıp ,parlak yeşil olan ıspanağın rengi de değişince pişmiş demektir.Yanına yoğurt,soğan salatası,yada karışık turşu.Hangisi kalay gelirse.Hazır ıspanak alınmış,temizlenmiş:Hepsini pişirmeden  bir kısmınıda börek için,yumurtalı ıspanak için dondurucuya koyun ki onları  da sıkıştığınız zamanlarda(işten yorgun ya da gezmeden geç geldiğinizde.Hani sizi beklerler ya .yemek yapsada yesek diye.) akşam yemeği yaparken kendinize hayran kalın.

3 Kasım 2010 Çarşamba

yaşlı bir adam
hastane koridorunda
oturup duvara yaslamış başını
ağlıyordu
"oğlumu istiyorum"
oğlu
beşinci kattaki evlerinden
 bir sabah ansızın
yaşamak gibi
en güzel şeyi bırakıp geride
gitti.
bir ışık daha söndü
yeryüzünde.




Ölüm bazen kolay,bazende de zor oluyor.Kimbilir ne hayalleri vardı genceçik beyninde.Nedir ki onu yaşamına son vermesinin nedeni.Yaşlı babasını acılara boğan.Halbuki 29 ekimden sonra gelen günler ne de güzeldi.Yazdan kalan güneş,pırıl pırıl sahildeki deniz ve günlerden pazar.Hüzünle başlamıştı pazar nöbetim."ölü duhul"denilen hasta grubu.Kimsesiz ,acı çeken yaşlı hastalar.Ölümün kolay olmadığı anlar.Herbirinin gözleri acı içinde.
          Yaşamın kıyısında giden gelen dakikalar.Bir burdasın.Ansızın yoksun.Gerideki acı.Bir buz kütlesi gibi.Günlerce eriyip bitecek.Bazen kolay, bazen zor oluyor ölüm.